17 Nisan 2020 Cuma

Yayıncılık Macerama Dair Kısa Not

Yayıncılık maceram aslında superbox’a geçmemle başladı diyebilirim, bunu da tam olarak yılbaşı gibi değerlendirebiliriz. O sıralarda almıştım çünkü yeni internetimi. İlk başlarda Twitch ile canlı yayın yapmaya başladım, şu an 1K takipçi ve 5K görüntülenme istatistiklerine sahibim. Bu değerler çok yüksek değil hatta komik değerler denebilir fakat ben yine de bir süredir yayınlarıma devam ediyorum ve bunu yaparken keyif alıyorum. Bir kaç hafta önce de restream.io isimli bir servisle tanıştı ve bu servis sayesinde artık aynı anda birden fazla platformda yayın yapabiliyorum. Bu platformlar Twitch, youtube, dlive, steam ve mixer gibi farklı kanallardan oluşuyor. Restream servisiyle birlikte bu kanalların içindeki dlive platformunun çok hareketli ve umud vaad eden bir yer olduğunu farkettim. Bir kaç haftada 36 takipçiye ulaşmıştı, bu sayıya Twitch’de çok daha uzun sürede ulaşmıştım çünkü. Şimdilik akşamları genellikle yayında oluyorum ve aktif olarak PUBG yayını açıyorum. Bunun yanında arada bir İnsurgency Sandstorm, GTA, Project Cars 2, Trine 3 gibi farklı oyunlara da yayınlarımda yer vermeye çalışıyorum. Bakalım zamanla neler olacak, belli bir noktaya gelebilecek miyiz bilmiyorum. En azından şu an deniyorum ve bir şeyler yapmaya gayret gösteriyorum. Sizlerde yayınlarıma gelerek bana destek olabilirsiniz, oyunlarda görüşmek üzere diyelim.

10 Nisan 2020 Cuma

İ7 9700K İşlemciye Geçiş Maceram

Bir kaç ay öncesine kadar İ5 8400 işlemciyi kullanıyordum, bilgisayarımda oyun kaydı alma, yayın yapma ve render alma gibi bir takım işler yaptığım için, işlemcinin yetersiz kaldığını farkettiğim yerler olmaya başladı. Örneğin oyun oynarken 1080P veya 720P video kaydı gerçekleştirirken oyun donmaya falan başlıyordu. Kayıt almayı durdurmak zorunda kalıyordum. Buna benzer sorunları gördükçe işlemciyi yükseltme ihtiyacı gördüm ve araştırmalara başladım. Sonunda da i7 9700K modelinde karar kıldım. Kullandığım anakart 8.nesil olduğu için öncelikle anakartla uyuma baktım, evet anakartla uyumlu bu işlemci serisi için özel olarak yayınlanmış BIOS update gibi işlemleri gerçekleştirdim, sonra i5 8400’ü internetten bir arkadaşa 1000 TL gibi bir fiyata sattım ve 3000 TL’ye de hemen i7 9700K işlemciyi satın aldım ve bilgisayarıma montajını gerçekleştirdim. Her şey buraya kadar çok güzel, fakat gözümden kaçan bir şey vardı: yeni aldığım işlemciyi soğutmak için stok fan yetersiz kalmıştı. Önceki işlemci sıcaklığı stok fan ile çalışırken yük altında olsa bile 55 dereceleri geçmezdi, fakat i7 9700K yük altında 99 dereceleri, ve stabil sistem açıkken de 80 dereceleri falan görüyordu, fan hızını arttırarak kullanmayı denesemde işlemciyi soğutmayı başaramamıştım. Tamda burada sıvı soğutma sistemi ihtiyacım ortaya çıktı, hiç hesapta olmayan bir masraf daha ☺ Gittim Cooler Master marka 2 fanlı güzel bir soğutucu aldım montajını yaptım, şu an sistemim yük altında olsa bile 55 derecelerde sabit kalıyor. Bu maceramda bu şekilde cereyan etmişti. İşlemci gibi bir ürün almadan önce anakartınızla olan uyumluluğu, soğutma ve güç tüketimi gibi konuları iyice araştırmayı unutmayın.

2 Nisan 2020 Perşembe

The 100 - Z-Nation ve Designated Survivvor Dizileri Hakkında

Z-Nation ilk bölümü 2014 yılında yayınlanmış ve komedi-drama/kıyamet sonrası senaryolarına sahip bir zombi dizisi. Burada da dünyaya zombi virüsü hakim olmuş ve çok az bir insan hayatta kalmıştır. Virüse karşı koymak için üretilen bir aşı Murphy ‘nin vücudunda başarılı olmuştur ve ısırılmasına rağmen Murphy zombiye dönüşmemiştir, insanla-zombi arasında bir yerde kalan Murph dünyanın kurtarılması için bir umud oluşturur. Bir grup insan tarafından Murphy’nin bir yere ulaştırılması gerekir ve maceralı yolculuk başlar. Toplam 5 sezondan oluşan Z-Nation zombi türünde gayet başarılı ve komik sahneleriyle de ön plana çıkıyor. Peş peşe izleyince bir noktadan sonra mideniz zombi görmekten bıkıyor ve bazen iğrenç sahnelerden sıkılabiliyorsunuz. Ancak yine de bu türdeki dizileri seviyorsanız tavsiye ederim, keyifli bir seri.

The 100 kıyamet sonrası dram türünde ve ilk bölümünü 2014’te yayınlamış bir dizi. Şu ana kadar 5 sezonunu tamamlamış. Dizide yeryüzünde yaşam sona ermiştir ve hayatta kalan bir grup insan uzay istasyonlarında yaşamını sürdürmektedir. Fakat sürdürülebilir olmayan bu yaşam standartları insanoğlunu bir sınavdan daha geçirir, oksijen ve besin kaynağı uzayda tükendiğinden tekrar yeryüzüne inip orada yaşam belirtilerinin olup olmadığının incelenmesi gerekiyor. Ellerindeki birtakım suçlardan tutuklu tutulan 100 mahkum çocuğu dünyaya geri gönderirler ve işte macerada burada başlar. Dünyada yaşam vardır, fakat insanoğlu burada yalnız değildir. Hayatta olan yerliler, dağ insanları gibi bir takım farklı canlıların olduğunu farkederler. Ancak herşey sanıldığı kadar masum değil, dünya olduğundan daha da vahşi bir yer haline gelmiştir. Hayatta kalmak için uzun bir mücadele burada başlar. Çok keyifle izlediğim bu diziyi kesinlikle tavsiye ederim, soluksuz izlediğim için bende derin bir iz bırakmıştır. Bir yerden sonra “Clarke, Clarke, Finn, Finn” sizi baysa da harika karakterler ve oynadıklar sahnelerle büyüleyici bir dizi olmuştur benim için. Bu arada dizideki en çok beğendiğim karakter Lexa’dır, klanların lideri profilindeki o kişiyi çok başarılı canlandırdığını düşünüyorum, yeni sezonu merakla bekliyorum.

Designated Survivor şimdilik 3 sezondan oluşan Amerikan siyasi gerilim türündeki bir dizi. Bu dizinin ilk bölümünde Amerikan meclisi bir bombalı saldırıya uğrar ve meclisteki Amerikan başkanı dahil herkes ölür fakat o gün orada olmayan imar ve iskan bakanı hayatta kalmıştır. Amerikan yasalarına göre başkanlık konumuna getirilecek tek kişi o olduğu için acilen devletin başına getirilir. İmar ve iskan bakanı iken bir anda başkan olan Tom Kirkman ülkeyi yönetmeye başlar. Dizide bir takım siyasi olayların cerayan etmesi ve Tom Kirkman’ın buna müdahale etmesi sorunları çözmesi üzerine kurgulanmış bir senaryo var. Hemen hemen her bölümde bir kriz olur ve o krize müdahale edir ve bunun çözümünü izlersiniz. Bürokratik süreçlerin nasıl işlendiğine dair birtakım bilgiler edinmenize ve siyasi olaylara olan bakış açınızın olumlu yönde gelişmesine katkısı olduğunu düşündüğüm bu diziyide izleyebilirsiniz. İkinci bölümde biraz sıktığını söylemeden edemeyeceğim ama ben sonuna kadar izlemeden edemedim.

8 Haziran 2019 Cumartesi

GERÇEK HAYATTA #PUBG | UÇAĞI TERK ET! 13.000 fit



Cesaretimi topladım ve korkularımla yüzleşerek 13.000 fit yani yaklaşık 4.000 metreden atladım ve havada 200 km hızla serbest düşüş yaşadım. Uçaktan atlama ve havada süzülme duygularının nasıl bir şey olduğunu çok merak ediyordum, ayrıca paraşütle süzülmenin de nasıl bir deneyim olduğunu hep merak etmiştim. Bu benim hayatım boyunca yaptığım en çılgınca faaliyet oldu. Daha önce yamaç paraşütü veya bungee jumping gibi bir deneyimimde olmadığı için bu kısmı çok önemli. Yani direkt uçaktan atlama meselesi...

Skydive tandem atlayışları sadece İzmir Efes'de gerçekleşiyor, yani siz de bu duyguları tatmak ve uçaktan atlamak istiyorsanız İzmir'e gelmelisiniz. Birkaç hafta önce tabii ki yerinizi ayırtmalı ve rezervasyon işlemlerinizi tamamlamalısınız. Buradaki ekip çok eğlenceli ve dikkatliler, hava durumu sürekli takip ediliyor, uygun koşullar yoksa sizi bekletiyorlar. Neredeyse sıfır risk almaya çalışılıyor, donanımlar gayet güvenli ve atlayış hocalarımız fazlasıyla tecrübeliler.

Heyecanla ve birazda korkarak bindiğim uçakta elimde bir çubuk kraker ve su göreceksiniz. Bunu sabah çok erken kahvaltı yaptığımı söylediğimde hocam hemen koşa koşa bana aldırdı ve uçakta yemeye başladım, çok açken bindiğinizde midenizin bulanma ve hatta bayılma riskiniz bile olabilirmiş. Neyse ki böyle bir sorun olmadı ve atlayışı yaptık, havada süzüldük. Bu sırada benim Çağdaş hocam elindeki çubuk krakeri bırakmamış ve serbest düşüş esnasında bile paketten bir tane çıkarıp ağzına atıvermiş. :)

Uzun süredir PUBG oynadığım için bu etkinlik benim için ayrıca bir önemli, bakalım oyundaki gibi rahat rahat atlayıp paraşüt açabiliyor muyuz, acaba hangi alana ineceğiz, ve yerde loot bulabilecek miyiz? Gerçek hayatta PUBG isimli videom sizlerle, umarım beğenirsiniz.

21 Şubat 2019 Perşembe

Bu Blogun Adı Neden PC Dünyası?

"Ben nereden bileyim" diyerek kısa ve öz bir cevap vermek isterdim ancak bunu yapmayacağım. Yine de kısa olmasını temenni ederek aşağıdaki açıklamaları paylaşmak isterim:


Burası kendi kişisel blogum olarak kurduğum bir yer. Daha da öncesinde ismi de farklıydı, değişik isimler verip dönem dönem isim bulmaya çalışıyordum. Sonra BT sektöründe çalışmaya başladığımda kendi işimle ilgili içerikler üretmeye ve bunları paylaşmaya çalıştım. Tam olarak o dönemde böyle bir isim bulmuştum ve blogumun adını "PC Dünyası" olarak güncellemiştim. Tabii domain ismini de satın alınca bu öylece kaldı.

Zamanla bu sayfada kişisel hikaye, kitap özeti, film yorumları gibi sadece içinde teknoloji olmayan ama benimle ilgili ve burada yazmak istediğim ne varsa sizlerle paylaşmaya başladım. Oldu işte sonunda kişisel bir sayfa. Arada bir yazıp çiziyorum, ufak tefek şeyler paylaşıyorum. Burası böyle devam ediyor. Kendi haline bırakalım gitsin :)