Video etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Video etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2023 Cuma

THREADİNE BANDIM! Video Transcript - Threads'e Neden Geçtim? | Threads Twitter'ı Geçer mi?

 Elon Musk vs. Mark Zuckerberg arasında gerçekleşmesini beklediğimiz kafes dövüşü gündemdeki sıcaklığını korurken Zuckerberg hızlı bir çıkış yaptı ve Twitter’a büyük rakip veya tahtını elinden alabilecek olan Threads’i piyasaya sürdü ve bu, Elon Musk’ın Twitter’ı satın aldığından beri karşılaştığı en büyük tehdit.

Threads çıktığı ilk günden itibaren büyük bir kitle tarafından kullanılmaya başlandı bile. Uygulamaların 1 milyon kullanıcıya ulaşma süreleri incelendiğinde Netflix 3,5 yıl, Twitter 2 yıl , Facebook 10 ay, Spotify 5 ay, Instagram 2,5 ay, ChatGPT 5 gün ve Threads ise bu sayıya sadece 7 saatte ulaşmış durumda. Adeta bir dünya rekoru gibi.

Her ne kadar Threads Twitter’a rakip olarak gözüksede henüz platformun kendi karakteri tam olarak belli değil ve bunu birazda zamanla anlayabileceğiz. Şuanlık temiz, herkesin içerik paylaşmak istediği, özgürce yazabildiği, kullanımı kolay ve keyifli bir ortam gibi duruyor. Bende şahsen Twitter’a ilk çıktığından beri alışamamış ve orayı fazla politik bir ortam olarak gördüğüm için aktif olarak Twitter kullanamamıştım. Ancak nedendir bilmiyorum Threads açıldığında hemen bu mecraya transfer oldum. Bakalım birde burayı görelim.

Platformların kullanıcı kitlesi ve kendi özel karakterleri benim hep dikkatimi çekmiştir. Twitter biraz daha haberlerin ve siyasi yorumların paylaşıldığı, herkesin konuştuğu andan itibaren politik olduğu bir mecra iken, Linkedin tamamen kurumsal iletişim, Facebook biraz daha sosyal, aile ve arkadaşlar, Instagram biraz daha renkli bir dünya, görsel içerikler ve yaşam stilleri, Whatsapp birebir iletişim, Discord sesli ve görüntülü konuşma ve topluluk oluşturma ve Tiktok yine aynı şekilde yayıncılık ve içerik üretimi gibi alanlarda benzersiz kitle ve karakterlere sahip platformlar.

Peki ama Threads’de bu durum ne olacak? İşte zamanla göreceğiz. Threads paylaşımı başına karakter limiti 500 ve video uzunluğu 5dk olan içerikler paylaşmanıza olanak sunuyor, Instagram hesabınızla giriş yapabiliyorsunuz. Threads güvenlik önceliklendirilerek dizayn edilmiş durumda. Trol hesapları rapor edebilir ve bloklayabilirsiniz.

Instagram topluluk kuralları burada da geçerli olacak. ve şimdilik platformda reklam yayınlama özelliği bulunmuyor ancak 1 milyar kullanıcıyı geçtiklerinde reklam özellikleri de muhtemelen eklenmiş olacak.

Threads kendi karakterini oluşturmayı sürdürürken iki gündür kim ne paylaşıyor diye de platforma bakmadan ve akışı okumadan duramıyorum. "Instagram’da şu kadar takipçim vardı ama burada bu kadarı beni takip etti" diyerek yakınanlarımı dersiniz, Twitter’ı savunanları mı, "neden Threads hesabımı silmeye çalışırken Instagram’ı da silmek zorunda kalıyorum" diyenleri mi?

Her neyse Threads üzerinde gördüğüm ilginç bir iki haber var. Uygulama çıkalı 2 gün olmasına rağmen Threads üzerinden tanışıp evlenen bir çift bile varmış. Aman Allah’ım, bu ne hız.

Birde Adana da çekilen bir görüntüyle karşılaştım. Su kanalının kenarında duran bir genç yoldan geçen arabalara ayağıyla su sıçratıyor ve sinirlenip aracıyla geri gelenler olduğunda suya atlayıp kaçıyormuş. :)

Neyse biz Threads’i konuşurken dün yani 6 Temmuz Dünya sıcaklık rekoru kırılmış ve bugün birde vergi zamlarıyla dünyaya uyandık. Söyleyecek söz yok, en iyisi Threads kullanalım gitsin, ben şimdilik burayı sevdim gibi. Siz ne düşünüyorsunuz, Twitter için winter is coming mi?

Twitter’ın gerçekten politik bir yer olduğunu sanırım birtek ben farketmemişim, genel olarak bundan şikayetçi olan bir kitle vardı zaten hep. Örneğin Baturay Özdemir’de Threads’te paylaştığı bir yazıda yeni mecrada haber sayfası takip etmeyeceğini belirtmiş. Güzelde bir yöntem, sanırım ben de bunu yapmayı deneyeceğim. Burasının biraz daha temiz ve özgür kalması dileğiyle diyelim. Sizin Threads’teki ilk paylaşımınız neydi? Yorumlara bekliyorum.

4 Temmuz 2023 Salı

10 Days in Istanbul VLOG Video Transcript

 Yeni ismiyle Art İstanbul Feshaneyi açıldığının ikinci günü ziyaret etme fırsatım oldu. İlk sergi ise Ortadan Başlamak sanat severlerin ziyaretlerini bekliyor Feshane yeni tasarımıyla girişi ücretsiz, içerisinde bienal alanı, geçici sergi salonları mağaza, konferans salonu, İBB'ye bağlı kütüphane, kafeterya ve dinlenme alanları gibi çeşitli bölümlerden oluşuyor. İlk sergiden ve Feshane'nin yeni tasarımından çektiğim kısa görüntülerle videomuzu devam edebiliriz.

Salon sporuna karşı son zamanlarda olan fikrim iyice değişti, bu nedenle salona gitmiyorum. Alternatif yöntemleri ve teknikleri denemekse hoşuma gidiyor. Çünkü spor yapmamın asıl amacı sağlıklı bir vücut elde etmek, kalori yakmak ve biraz sıkılaşmaksa bunları ağırlık aletleri olmadan da yapabilmeliyim. Yapmak istediğim biraz sıkılaşmak ve kalori yakmak. Hepsi bu.

2022 yılında hizmete açılan füniküler hattı, Rumeli Hisarüstü bölgesiyle boğaz sahilindeki aşiyan parkını birbirine bağlıyor. Asansörle zemin katına çıktığınız anda kendinizi saniyeler içerisinde boğaz sahilinde bulabilirsiniz. Bu nedenle Aşiyan füniküler hattı çok değerli ve güzel.

Sabancı müzesinde video çekimine müsaade edilmediği için görüntü kaydedemedim. Ancak flaş kapalı olması durumunda fotoğraf çekimine izin veriliyordu. Bu bölümde hoşuma giden bazı eserlerin fotoğraflarını sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Sabancı müzesinin köşk ve müze kısmı birde süreli sergi alanı olmak üzere iki bölümü bulunuyor. Birbirinden değerli eserleri burayı ziyaret ederek görebilirsiniz. Ayrıca müzenin teras kısmından da güzel bir boğaz manzarası sizi bekliyor olacak.

Dönüşte farklılık olması açısından bize çok yakın konumdaki Emirgan iskelesinden vapura bindik. Şehir hatları vapurlarını kullanarak adeta bir boğaz turu yapmış olduk. Gerçekten boğazda vapurla seyretmek çok keyifli. Yolculuğumuza başladıktan sonra ilk önce Fatih Sultan Mehmet köprüsünün altından geçtik, Ortaköy, Beşiktaş gibi duraklara uğradıktan sonra Eminönü'ne ulaştık. Vapurdan çektiğim görüntülerle sizleri baş başa bırakmak istiyorum.

Bugünkü ilk gezi noktamız Topkapı'da yer alan Panorama 1453 Tarih Müzesi oldu. Girişte Fatih Sultan Mehmed'in yaşamının son dönemini yansıtan ve en gerçekçi portrelerinden biri olarak kabul edilen bronz madalyon bizi karşıladı. Müzeye yeni kazandırılan ve yakın zamanda İstanbul'a getirilen madalyon 1475 yılında davet üzerine İstanbul'a gelen İtalyan ressam Costanzo da Ferrara tarafından üretilmiştir. İstanbul'un fethinin panoramik bir çalışmayla sergilendiği bölümdeyse bizi sürpriz bir şekilde dijital gösteri karşılıyor. Şimdi müzedeki görüntülerle sizleri baş başa bırakmak istiyorum.

Bugünkü gezi rotamızda İstanbul kara surlarını haliçten başlayarak Yedikule hisarına kadar yürümek oluşturuyor. Yürüyüşe Ayvansaray'dan itibaren başlıyoruz ve surların iç kısmından bazen mahallerden geçerek bazen de surların hemen yanında yürüyerek ilerliyoruz. Rotamız üzerinde bizi karşılayan Tekfur sarayına uğradıktan ve müze gezimizi tamamladıktan sonra yolculuğumuza devam ettik. Tekfur sarayı Bizans imparatorlarının 12.yüzyıldan itibaren kullandıkları bir imparatorluk sarayı olarak biliyor. Şuan içerisinde çini üretim fırınları ve çeşitli dönemlere ait tarihi kalıntılar sergileniyor. Yedikule hisarı müzesine ulaştığımızda ise biraz yorulmuş oluyoruz ancak bu çılgın projeyi de tamamlamış olmanın mutluluğunu yaşayarak kule ve zindanları gezmeye başlıyoruz. Şimdi ise görüntülerle sizi baş başa bırakmak istiyorum. 

İstanbul kara surlarını yürümek bizim için bir hayli yorucu oldu. Ancak bu surların zorda olsa tamamını yürümekte bizim için benzersiz bir deneyime dönüştü. Gün sonunda yorgunduk ama eve mutlu bir şekilde döndük. Rotayla ilgili birkaç öneride bulunmak istiyorum, yol boyunca sur içinden yürürken bazı bölgelerin çok bakımsız veya terkedilmiş olduğunu görebiliyorsunuz. Hatta kendinizi güvende hissetmediğiniz yerler olabiliyor, çok fazla tenhalaşan ve etrafta davranışları ile sizi tedirgin edebilecek insanlar olabiliyor. Özellikle Topkapı bölgesine dikkat etmeli ve bu güzergahı yürürken en az 2 veya 3 kişi yola çıkmanızı tavsiye ediyorum. 

Bugünse kendimize biraz mola vermeye ve havuz başında bir gün geçirmeye karar veriyoruz. Dinlenmeye odaklı ve biraz yüzerek, güneşlenerek keyif yapabileceğimiz bir gün geçirdik. Havuzda elbette video çekemedim ancak bu alana geçen sene Karadeniz'de çektiğim ve tamamını yayınlamadığım bir videomdan kısa kesitler koymak istedim. Karadeniz'e olan özlemimiz İstanbul videomuzun içinde de bizi yalnız bırakmıyor.

Karadeniz bizim için çok farklıdır, memlekettir. Ana baba toprağıdır, çocukluğumuzun geçtiği yerler ve hep özlem duyduğumuz, kalbimizin attığı yerdir. Karadeniz'in berrak sularında yüzmek ise, doğanın eşsiz güzelliklerini keşfetmek için adeta bir davettir. Göz alıcı mavi tonlarıyla dans eden dalgalar, serinliği ve canlılığıyla ruhumuza tazelik verir. Karadeniz'in derinliklerinde kaybolmak, doğanın kucağında huzur bulmak demektir. Her adımda hissedilen bize göre tatlımsı ama  tuzlu koku ve rüzgarın hafif esintisiyle yüzmek adeta mükemmel bir sahnedir. Karadeniz'in sıcakkanlı insanlarıyla bir arada yüzmenin keyfi ise eşsizdir. Karadeniz'in büyüleyici sularında yüzerek, hem bedenimizi hem de ruhumuzu özgürleştirir, benzersiz bir deneyim yaşarız.

Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi olarak kurulan İstanbul Modern, Boğaz kenarına inşa edilen 4 nolu Antrepo binasında 2004 yılında kapılarını açtı. Eski yapıyla aynı konumda olan yeni müze binası Renzo Piano Building Workshop imzasını taşıyor.

İstanbul Modern’in yeni binasının önünde yer alan ve eskiden kamuya kapalı gezinti alanı, bulunduğu benzersiz konumla ziyaretçilerin Anadolu yakası, Adalar ve Tarihi Yarımada’yı gözlemlemesine olanak tanıyor. Hemen yanındaki Boğaziçi’nin ışıltılı sularından ve ışık yansımalarından ilhamla tasarlanan müze binası, şeffaf zemin kat tasarımıyla, bu kendine özgü alanın niteliklerinden yola çıkarak deniz kıyısıyla Tophane Parkı arasındaki ilişkiyi güçlendiriyor. Normalde müzede fotoğraf ve video çekimine müsaade edilmiyor ancak Perşembe günü herkes telefonla ve fotoğraf makinesiyle dileği gibi çekim yapabiliyordu. Bende sanatçılarımızın anlayışlarına sığınarak çektiğim birkaç eseri videomda paylaşmak istiyorum. Modern İstanbul'u en yakın zamanda ziyaret etmeyi unutmayın.

8.gün biraz dinlenerek bisiklete ara verdiğim ve az yürüdüğüm bir gün oluyor. 7 gündür aktif olarak hem bisiklet hem de dışarıda yürüyüş yapıyorum ve bir hayli yorulduğumu hissetmeye başladım. Bu nedenle biraz ara vermekte yarar var. Fatih ve Deniz'le birlikte yeni açılan Modern İstanbul'u gezmeye gidiyoruz. Yarınsa yürüme rekoru kıracağımız bir gün olacak, bu nedenle bisiklet yarın da olmayacak çünkü fazlasıyla dışarıda yürüyüş yapacağımız bir rota bizi bekliyor.

20 Mayıs 2023 Cumartesi

Davinci Resolve ile İnstagram Reels Çözünürlüğünde Render Alma

 Yatay çekilmiş bir videoyu proje çözünürlüğünde yapılan küçük bir değişiklikle instagram reels veya youtube shorts için dikey formatına getirmek mümkün ve bu çok kolay. Ancak yatay çekilmiş bir videoyu sadece çözünürlükle dikey formata dönüştürdüğünüzde dönüşen videonun üstü ve altı siyah boş bölgelerle kaplanır. Eğer istenirse bu şekilde veya videonun transform bölümündeki X değerine zoom yapılarak siyah alanlar doldurulur ve tam ekran bir dikey video elde edilebilir. Elbette zoom yapıldıkça nesnelere yakınlaşılmış olacaktır. Bu ise video kalitesinde bir düşüşe veya yakınlık uzaklık ayarına çok dikkat edilmemiş bir kayıtsa nesnelerin çok fazla ekranı doldurmasına neden olabilir. Videoyu dikey formata getirmek için ise file menüsündeki proje ayarlarından 1080*1920 çözünürlüğüne geçiş yapmak yeterli oluyor. Aşağıdaki ekran görüntüsünü inceleyebilirsiniz.

Davinci Resolve


17 Mayıs 2021 Pazartesi

Yeni Keşfettiğim Bir Sanatçı ve Birtakım Konuşmalar :)

 Bu blog postuyla aynı anda bir video yayınlıyorum ve yeni videomun metinlerini de gönderi olarak buradan paylaşıyorum. Değişik bir şey denemiş oluyorum, bakalım nasıl olacak. Bu arada video kanalımda, izleyebilirsiniz. :)

Benim belalı köpek oradaydı belalı
Bu aralar dinlediğim bir sanatçı var yeni keşfettim
Baya da eskiymiş şarkılar yani çokta yeni değil böyle
Karadeniz müziklerini dinlemeyi çok severim
Ayşenur Kolivar diye bir sanatçı
Yani inanılmaz ya inanılmaz resmen böyle
Keşfedilmemiş bir hazine mi diyeyim artık ne diyeyim
Bilmiyorum ya dinleyin Karadeniz müziklerini sevenler anlayacaktır
Valla bende derin izler uyandırıyor
Dinlerken çok keyif alıyorum
Şu sıralar gece gündüz Ayşenur Kolivar dinliyorum
Twitch'de yayın yaparken bile açıyorum yani düşünün
Bayıldım ya bayıldım valla tebrik ederim
Yani saçma sapan şarkılar
Saçma sapan klipler böyle milyon falan izleniyor ya
Böyle değerli kaliteli şarkılarda altlarda kalıyor
Bilmiyorum artık youtube algoritması mı dersiniz
beğenisi ilgisi mi dersiniz
Çok güzel gerçekten çok güzel
Lütfen yazın bakın dinleyin sizde anlayacaksınız
Ama Karadeniz müziklerini sevmiyorsanız hoşlanmadığınız bir türse
Hani tulum sesini sevmiyorsanız
Ne bileyim kemençe
o Karadeniz türküsünün ritmini sevmiyorsanız açmanıza gerek yok
seviyorsanız açın
daha çok Karadenizcilere hitap eder
Bu aralar biraz oyun oynuyorum
kaçabiliyoruz falan
hop su
aman aman
oyyy manzaraya bak
çok güzelmiş hava ya
müthiş bir hava var müthiş müthiş
maşallah
ne diyordum Ayşenur Kolivar'dan bahsettik
Bir şey daha diyecektim bak
unuttum ya
Harbiden ya birşeyden daha bahsedecektim
Bu köpeği diyor olabilir Muzaffer dayı
Köpekler böyle motorla giderken peşime düşünce
panikliyorum
>> Hayri: varsa panik yapmadan kaçmamız lazım
yok yok
dur döneyim ben
atla
basarak bin korkma
demirlerden tutabilirsin
>> Hayri: tamam
evet abimi aldım şuan arkamda abim var
>> Hayri: yavaş gidelim ama
tamam reis sakin rahat ol bende
>> Hayri: reis her zaman motora binmiyorum ahahahhoohw
>> Hayri: ben her zaman motora binmiyorum
>> Hayri: içim bir tuhaf oluyor
Buradan boştepeye çıkılıyor işte
>> Hayri: sakin sakin sakin sakin
Reis o tepeye çıkmamız lazım
>> Hayri: yavaş gidelim olm ya
Rahat ol be sıkıntı yok
>> Hayri: tamamda alışkın değilim yani
Arkada dengemi bozma benim
>> Hayri: yavaş yavaş yavaş yavaş
Dursana benim dengemi bozma
Allah Allah
>> Hayri: sende benim psikolojimi bozma
Nasıl bmw gibi mi?
Bmw gibi mi?
>> Hayri: aynısı
Hadi görüşürüz dede
Atla başkan
Güzel oldu demi
>> Hayri: hee temiz
Hava aldık mis gibi ya
>> Hayri: tabi canım mis gibi ya hava da çok güzel
Çok güzel denize girdiğimiz havalar gibi
>> Hayri: efsane
>> Hayri: Şuradaki ormanı biçmişler görüyor musun?
evet, manzara nasıl açılmış bak, şu yan tarafa bak şimdi
görüyor musun manzarayı?
>> Hayri: inşaat başlamış
şuraya bak şuraya çok güzel manzarası var buranın
>> Hayri: evet
>> Hayri: Köyde ev dediğin temiz olacak
aynen öyle
bak şu karşıdaki eve bak 4 katlı
>> Hayri: apartman dikmişler
ama çok güzel
>> Hayri: apartman olmuş
apartman olmuş evet
>> Hayri: kardeştir onlar muhtemelen 4 kardeş
>> Hayri: muhtemelen öyle dikmişler
>> Hayri: bildiğin apartman o
>> Hayri: oto sanayi gibi
>> Hayri: kaçak
>> Hayri: ağaç ne güzel açmış
aynen öyle
>> Hayri: bem beyaz
mis gibi miss

14 Mayıs 2021 Cuma

Davinci Resolve - Yeri Değişen Bir Videoyu Tekrar Projeye Eklemek (Relink)

 Davinci Resolve ile bir video projesi üzerinde çalışıyorken kullanmış olduğunuz ses veya video dosyalarından bazılarının yerini kaynak dosyasının bulunduğu yerden alıp farklı bir konuma taşımanız gerekebilir. Herhangi bir nedenden ötürü yeri değiştirilen materyalleri projede kullanmaya devam etmeniz için dosyalarınızı programın içine tekrar eklemeniz ve linklerini güncellemeniz gerekiyor. 

Peki ama bu nasıl yapılır?

Aslında bunu yapmanın çok basit bir yolu var, medya havuzundan linkleri değiştirilmiş görselleri bulmak ve sağ klik yaptıktan sonra "source" ve "Relink" seçeneklerini kullanarak aynı dosyayı tekrar projenize dahil etmektir. Böylelikle çalışmanıza kaldığınız yerden devam edebilir ve herhangi bir kesintiye uğramadan projenizi sürdürebilirsiniz.

Davinci Resolve - Relink
Davinci Resolve

Davinci Resolve - Relink
Davinci Resolve - Relink


3 Mayıs 2021 Pazartesi

Render Aldığım Videoların Görüntüsü Neden Bulanıklaşıyor?

 Uzunca bir süredir Sony FDR-X3000 aksiyon kamerasını kullanıyorum, gerçekten 2-3 yıl olmasına rağmen aktif olarak kullanmış olmama rağmen olağanüstü bir ürün olduğunu ve hala ilk günkü gibi çalıştığını söylemeden edemeyeceğim. Sony gerçekten bu işi çok iyi yapıyorsun ve iyi ki bu kamerayı ürettin. Ancak gel gelelim benim yaşadığım ve özellikle havanın çok güneşli olmadığı ve hareketli çekimlerde karşılaştığım bir soruna. Şimdi detayı anlatmak için bir sonraki paragrafa geçmek istiyorum. Hadi geçelim.

Çekimleri yaptıktan sonra render aldığımda ortaya çıkan görüntü ilk çektiğim görüntülerin ham hali gibi kaliteli ve canlı olmuyor nedense. Bunu çözmek için atmadığım takla kalmadı ama render aldığım ve youtube'a aktardığım videolarım nedense kalite anlamında çok zayıf kalıyor. Resmen bulanıklaşma yaşıyorum. Bu durum üzücü ama bu sorun kamerayla ilgili değil. İşte asıl mesele de o, kullandığım program, render ayarlarım veya benim ekran kartım işlemcimle alakalı bir şey olmalı. Bir yerde hata yapıyorum. 

En son bugün son bir çabayla tekrar bir araştırma yaptığımda biraz daha çıktılarımı kalite anlamında korumaya yönelik bazı ayarları öğrendim. Öğrendim demem lazım çünkü bunları uygulamıyor ve bilmiyordum. Videoyu render ederken biraz daha makineyi ağırdan almak, işlemeyi yavaş yavaş yapmak işin sanırım püf noktalarından biri. Neyse şimdilik güncel render ayarlarımı buradan paylaşmak istiyorum. Davinci Resolve kullanarak kendi deneyimlerini ve bilgilerini de bu gönderimin altında paylaşabilirler çok sevinirim.

QuickTime H.264 formatında, 60 frame, Quality 30000 Kb/s seçenekleriyle çıktı alıyorum. Ayrıca gelişmiş seçenekler kısmından şu iki seçimde yapılabilir. "Force sizing to highest quality" ve "Force debayer to highest quality"

17 Aralık 2020 Perşembe

Green Screen - Yeşil Perde Kaldırma-Temizleme (Davinci Resolve)

 Green Screen teknolojisi hemen hemen bilindik tüm video düzenleme programlarının sunduğu özelliklerden biri ve bildiğiniz gibi film sektöründen tutunda animasyonlara, youtube videolarına ve hatta instagram postlarına kadar her yerde bu teknoloji aktif olarak kullanılıyor. Şimdi elinizde arkası yeşil olan bir videoyu projenize eklediğinizi düşünelim, onu nasıl transparan bir hale getirip başka bir videonun üstüne nasıl getirip kullanabiliriz bir bakalım:

Öncelikle Davinci Resolve'de videoyu projenizin zaman çizelgesine ve kullanmak istediğiniz yere kadar sürükleyip getirin. Normal bir video eklemiş gibi yapın, ekstra bir şey yapmaya gerek yok. Ardından sırasıyla:

  • Color sekmesine tıklayın
  • Ardından sağ üst tarafta video çizelgesinin bulunduğu yerden "Alpha Output" kanalı ekleyin
  • İki mavi noktayı birbirine kanal yolu ile birleştirin. Üstte gördüğünüz gibi.
  • Qualifier bölümüne tıklayın ve boya seçme tuşu ile video ekranındaki yeşil rengini seçin veya tıklayın.
  • Son olarak In/out Ratio -100 ve Blur Radius için 9,9 değerlerini girmeyi deneyin. 

Buradaki değerler ile oynayarak yeşil perde tamamen kaldırılır ve nesne etrafındaki yeşil çizgilerden kurtulabilirsiniz.





20 Kasım 2020 Cuma

Pazarsuyu Belgeselinin Tüm Metin İçeriği - İlk Belgeselim

Pazarsuyu Belgeseli

Kahverenkli tabelalar genellikle tarihi, turistik veya doğal güzellikleri olan bir yeri işaret eder. Bu belgeselde toplam uzunluğu 80km’yi bulan Pazarsuyu Deresinin  izinden gidecek ve sahilden başlayarak yol boyunca bu tabelanın güzelliklerini keşfetmeye çalışacağız.

Burası Pazarsuyu Deresinin Karadeniz’e döküldüğü yer. Gördüğünüz gibi tatlı su ile tuzlu su burada birbirine karışır.

Pazarsuyu deresi geçtiğimiz yıllarda rafting projesi ile gündeme geldi ve 30 km’lik rafting parkuru ile spor severlerin gözde noktalarından biri olacaktı. Ancak dere üzerindeki HES inşaatları ve taş ocakları ile birlikte suya karışan çimento sebebiyle dere gri renge dönüştü,  balıklar öldü, ağaçlar kurumaya başladı ve su debisinde ciddi bir azalma meydana geldi.

Bizde bugün Pazarsuyu deresini yukarıya doğru takip ederek gözlemlerimizi yapacağız. Yaşayan balık var mı diye suyu inceleyeceğiz, HES’leri ve Taş Ocaklarını görürsek çevreden görüntü alacağız. Gerçekten kahverenkli bir tabela bizi güzelliklere mi götürecek, yoksa kurutulmuş, kurutulmaya yüz tutmuş, harap edilmiş bir doğaya mı? Gelin bu yolculuğa birlikte çıkalım ve Pazarsuyu deresini tüm güzellikleriyle keşfedelim.

Burada çok güzel bir manzara bulduk, hemen değirmen evinin yan tarafında. Daha önce bu köprüyü hiç görmemiştim çünkü yolun iç kısmında kalıyor. Burası da gerçekten muazzammış. Derenin şu tarafı genelde daha derin gibi, buralar taşlık nedenini bilmiyorum belki selden etkilenmiş olabilir. Ama şu kıyı kesimleri daha derin. Bu tarafta da şu ileride bir taş yığını var, yani su şimdilik güzel gözüküyor da şey göremiyorum, nedense balık hiç göremiyorum. Sen gördün mü hiç balık? Yok. Gözlemlerimize devam edeceğiz,  bu suyun gittiği yere kadar,  motosikletimizle takip ettiğimiz noktaya kadar takip edeceğiz. ve incelemelerde bulunacağız.

Burası durduğumuz 4. Nokta, gördüğünüz gibi ortam harika, tepeler adeta birer pamuk gibi, derenin genişliği, ağaçlar ve su sesi insana huzur veriyor. Ama nedense arkamdan sıklıkla inşaat kamyonları geçtiği için çekim yapmakta zorlanıyorum. Neyse böyle sık sık durmaya devam edeceğiz, suya bakacağız, balık bulursak selam vereceğiz ve onlarla konuşacağız.

Daha duracak çok noktamız var. İleride taş ocakları, HES'ler ve görüntüleyeceğimiz başka köprüler de var bunun gibi. Kaçırdığımız mutlaka noktalar olacak, motosikletimizle seyahat ederken yavaş yavaş hareket ediyoruz. Mümkünse sık sık durup, etrafa bakıyoruz kayda değer bir şey var mı diye.

Bir sonraki durduğumuz yer yine bir köprü, burada da inanılmaz bir manzara ve atmosfer var. Balık arıyoruz acaba bulabilecek miyiz? Kuzenim bana “Evet, bu alanda balık avlamak yasakmış” diyor Ben de “dikkatimi çektiğini ve ilginç bulduğumu ifade ediyorum”

Burada balık göremedik, bakıyoruz ama bulamıyoruz. Şu suyun sesine kulak verir misiniz? Sizce de inanılmaz değil mi? Hadi biraz daha ileriye gidelim, rakım biraz daha yükselsin. Atlayın motora, gidiyoruz.

Fena değil yani gayet akıntılı bir su var. Ama şurada. Hiç bir yerde yok. Hiç bir yerde balık yok. Buralarda sen şu an balık görebiliyor musun? Genelde şöyle derin olan yerlerde görürüz değil mi? Balık kalmamış, nesli tükendi herhalde. Pazarsuyu'nun bir sorunu herhalde bu. Pazarsuyu'nu kurutmuşlar bence. Ama her şeye rağmen ortam inanılmaz. Şu güzelliğe bakar mısın, resmen kartpostal gibi yani. Gerçekten kartpostal gibi. Bulunduğumuz mevsim itibariyle de. Ağaçlar renk değiştirmiş, onun da yansımalarını az çok görebiliyoruz. Atla beybi. Çok işimiz var çok.

İşte burası derenin hemen yanındaki yol. Çekime başladığımızdan beri bu yolu takip ediyoruz. Gördüğünüz gibi ortam harika. Ben buraya rüya gibi bir yol demek istiyorum. Ne zaman bu yolu kullansam gördüğüm manzara beni büyülüyor ve etrafıma bakmaktan kendimi alıkoyamıyorum. Yeşile, yükseğe, doğaya, sessizliğe giden bir yol. Hemen sağ tarafımda bir taş ocağı var ve maden faaliyetleri yürütülüyor. Burayı görüntülemek için uygun bir yer bulamadığım için devam ediyoruz. İleride daha iyi noktalarda durarak görüntüler alacağız.

Sol tarafta yine güzel bir yer gördüm ve hemen motorumu geri çeviriyorum.

Bunlar çok sağlıklı durmuyor. Geçiyorum. Patır kütür patır kütür ses yapıyor gördün mü?. Şurası heyelan bölgesi, orası uçtu. Buradaki atmosfer de fena değil. Burada da güzel bir manzara var. Gayet iç açıcı. Evet. Valla bilmiyorum bana çok güven vermedi bu köprüde. Bakımsız böyle yani. Devam ediyoruz.

Ve işte Kovanlık beldesine 22 km kala karşılaştığımız devasa bir taş ocağı. Şimdi burada biraz durmak ve neler oluyor görmek istiyorum. Bu arada motosikletimi yol kenarına park ederken Şahin veya Doğan olduğunu düşündüğümüz bir yırtıcı kuşun önümüzden geçmesine şahitlik ediyoruz. Bir nevi yabani hayatın hala buralarda olduğuna küçük de olsa bir işaret olsa gerek.

Şahin miydi o? İlk durduğumuz taş ocaklarından birindeyiz şu an. Hemen kolumu attığım yer, yani yolun altı Pazarsuyu Deresi. Ve kamerayı bu tarafa doğru çeviriyorum. Aktif hala çalışılan bir taş ocağı. Sesleri de duyuyorsunuz. Devasa. Yani tek kelimeyle devasa bir burada yıkım gerçekleşmiş. Başka söyleyecek bir şey bulamıyorum. Böyle doğanın tabiatın içinde ilerlerken. Bir tarafınızda dere, bir tarafınızda yeşillik, ağaçlar. Mevsim geçişine bağlı renk değişimleri. Derken böyle taş ocaklarıyla karşılaşmaya başlıyoruz, bu gördüğümüz üçüncü taş ocağı. Kaldığımız yerden şimdi devam edeceğiz. Hadi bakalım.

Ve yolculuğa devam ediyoruz, motorumuzu yavaş yavaş derenin kalbine ve doğanın içine doğru sürüyoruz. Derken çok geçmeden bir manzara ile daha karşılaşıyoruz. Burada durmak istemedim, hemen sağ tarafımız yol boyunca devasa bir taş ocağını barındırıyor. Anlatmaya gerek yok değil mi? Sadece taş ocaklarında dursak sanırım bugün akşam olacak gibi,  ne dersiniz?

İşte burada biraz durmak istiyorum, hem yol müsait hem de gördüğüm bu korkunç manzaraya kayıtsız kalamayacağım. Gelin bu noktada birazcık soluklanalım.

Çekimlere devam ediyoruz. Gördüğünüz gibi arkamda tek kelimeyle harika bir doğa var. Pazarsuyu deresi. Bu kahverenkli tabelanın ait olduğu yer. İşte bakın. Size böyle süper bir yer göstermek istiyorum. Birazcık şöyle aşağıya doğru ineceğim. Biraz daha ineceğim. Evet, buraya kadar indim sizin için. Gördüğünüz gibi. Suyun zaten kendisi her zaman güzel. Tepeleri görüyorsunuz. Yeşili görüyorsunuz. Balık olmasa da. Ben hala balık göremesem de. atmosfer harika. Hemen birazcık geride çimento fabrikasına rastladık. Tamda böyle derenin dibine kurulmuştu. Şimdi buradan çıkalım tekrar. Kaldığımız yerden bu akarsuyu takip ederek yukarıya doğru devam edelim bakalım bizi ne tür bir manzara karşılıyor. Hadi şimdi çıkalım. Kamerayı böyle bu açıda tutarak yukarıya yola çıkıyorum. Yavaşça. Evet, şu kamyonda geçsin. Çok güzel. Evet, arabaların geçmesini bekliyorum. Bir araba daha geçsin. Odan sonra belki sessiz bir ortam sağlarız. Bir tane daha araba var. Bekleyeceğim. Sessizlik, sessizlik ve buyurun kameranın arkasıyla sizi baş başa bırakıyorum. Bunu nasıl yaparız? Kendime kızıyorum, bunu nasıl yaparız? Şu güzelim doğayı, şu güzelim memleketi bu hale nasıl getiriyoruz? Lütfen iyi bakın! Devam ediyoruz.

Taş ocağı buradan da gözüküyor. Hemen dere kenarına atılan çöpleri, molozları görüyorsunuz. İğrençte bir koku var. Dayanılacak gibi değil.

Bulunduğumuz yer Bozat ile Kovanlık beldelerinin yol ayrım noktası. Sağ taraftan yukarıya giden yol Bozat’a sol tarafsa Kovanlık ile Paşakonağı tarafına gidiyor. Biz Dere’yi takip ettiğimiz için ana su kaynağından ayrılmadan yolumuza devam edeceğiz.

Yol boyunca yine inanılmaz güzellikler bizi karşılıyor. Yanı başımızda bir dere, adeta pamuk gibi bize gülümseyen tepeler ve usul usul süzülerek kask vizörümüze yansıyan güneş. Bu yolları çok seviyorum. Ama bu güzellikler maalesef fazla uzun sürmüyor ve bir taş ocağında daha mola vermek zorunda kalıyoruz.

Evet, kaskı ve montu giymek için durduk. Yine gördüğünüz gibi dere kenarındayız. Arkamda yine küçük bir taş ocağı görüyorsunuz. O da şu an aktif olarak çalışıyor. BAM GÜM!

İlk HES durağımıza doğru yavaş yavaş gidiyoruz. Etrafı izleye izleye, havayı ve atmosferi sindire sindire ilerliyoruz. Sizce de ortam muhteşem değil mi?

-Derken kara görünüyor ve burada durmadan edemiyoruz. Sizlerle de karşılaştığımız bu manzarayı paylaşmak istiyoruz.

Evet, yol üzerinde karşılaştığımız ilk HES burası. Şöyle bir bakalım. Devam!. Devamke. hu huuu. Çok güzel. Çok çok çok çok çok. İşte budur! Bunu seviyorum ya. Dayanamıyorum burada birde fotoğraf çekeceğim. Odun çuvallıyorlar muhtemelen. Onları yolluyorlar buradan aşağıya yol kenarına getiriyorlar. Odun ve fındıkları değil mi? Böyle bir sistem kurmuşlar. Şu tepenin hemen yamacında. Şuraya bir çıkalım bakalım olur mu? Pek güven vermiyor burası bana ama. Deneyeceğim. Belgeselcilik uğruna. Dereye düştü ve. Çok iyi. Biraz fazla mı sallanıyor bu? Amanınn. Bu biraz fazla sallanıyor. Evet, Pazarsuyu Deresini takip etmeye devam ediyoruz. Balık arıyoruz, ama balık maalesef yok!. Şimdiye kadar birkaç tane taş ocağını geçtik, bir tane hes geçtik. Yolumuz üzerinde yine bizi bekleyen HES'ler ve taş ocakları var diye biliyorum. Yol boyunca kameramın da şarjı bitmezse çekim yapmaya devam edeceğiz. Evet efendim. Böyle tatlı bir mekandan. selamlar diyelim ve yolculuğumuz devam etsin.

Yol üzerindeki en korkunç manzaralardan birine doğru sürüyoruz. Daha doğrusu yol bizi zaten oraya götürüyor.

Sizi güzelliklerle buluşturmaya devam ediyorum. Videomun, belgeselimin bu kısmına kadar izlediğiniz için de ayrıca teşekkür ederim. Şimdi burada güzel bir kare var. Gayet hoş. İnsanın içini açıyor. muazzam! Hemen karşıya geçelim. Burada da yine Pazarsuyu'nu. Pazarsuyu'nun artık yukarısı, adı neyse. Bu akarsuyu görüyorsunuz. Doğa inanılmaz! Harika! Çok güzel şeyler var, gerçekten memleketimizde güzel şeyler var. Ve arkamda. Maalesef, ne yazık ki. Böyle bir manzara, burasıda aktif olarak çalışmaya devam ediyor. Evet, yolumuza devam ediyoruz! Devam ediyoruz!

Artık durmaktan yorulduk, bu yüzden sadece kenarından geçmekle yetiniyoruz. Sol tarafımızda yine farklı bir HES'i görebilirsiniz.

Hu hu, birazda böyle kasklı çekim yapmak istedik. Şu an arkamda gördüğünüz, şurada bir yerleşke var burası "Kovanlık" diye geçiyor. Bu tarafta Paşakonağı yaylasına giden bir yol var. Hemen gerimizde tabi ki "Bulancak" geldiğimiz yer. Şöyle bir köprüden manzara çekelim. Az önce geride bir HES bırakmıştık. Bu su yukarıya doğru devam ediyor. Birazcık daha tırmanacağız. Yaylaya kadar muhtemelen gitmeyeceğiz. Böylece belgeselimizin, küçük belgeselimizin sonuna yavaş yavaş gelmiş oluyoruz. Su yine de çok güzel! Balık olmasa da çok güzel! HES'ler olsa da çok güzel! Taş ocakları olsa da burası çok güzel! Ne yaparsanız yapın, ne olursa olsun. Memleketimiz, güzel ülkemiz. Harika yerlerle dolu. Bu arada bu taraftan da Aydındere'ye giden bir yol var. Henüz ben bu tarafa hiç gitmedim, ziyaret etmedim. Oralara da bir ara vakit ayıracağım. Şimdi yukarıya doğru biraz daha gideceğiz, hadi bakalım. Paşakonağı. Paşakonağı yaylası bize hem yakın, hem de ben çok seviyorum. Doğası. Muazzam bir yer. Kovanlık'ın çok az yukarısındayız. Paşakonağı yaylası yolu üzerinde. Burada da. Böyle bir manzara var. Burada oluşturmuş olduğu. göleti görüyorsunuz. Suyun yüzeyinde odun parçaları var, muhtemelen yağışlardan kalma. Bu yolda, dediğim gibi Paşakonağı yaylasına doğru çıkıyor. Baya böyle dik tırmanışa başlıyorsunuz. Kanalımda paylaştığım videolarda Paşakonağı'na ait görüntüleri de bulabilirsiniz. Bu arada bu mevsim geçişine bağlı. tepelerdeki, etrafımızdaki ağaçların bu renk değişimine de şahit oluyoruz. Gerçekten, çok harika görüntüler var.

33 km’lik bu yolculuğumuzda karşılaştığımız tüm güzellikleri sizlerle paylaşmaya çalıştık. Neyse ki küçük aksiyon kameramın şarjı bizi yarı yolda bırakmadı ve çekimlerin hepsini yapabildik. Gördüğümüz manzaralar bizi maalesef biraz üzdü. HES’ler ve taş ocakları bu yollara pek yakışmadı. Çok kıymetli bir akarsuyun çok kıymetli bir yaylasına giden yol üzerinde daha güzel manzaralar olsun isterdik. Yol boyunca dere kenarında suda oynayan insanları görmek isterdik,  piknik yapan, doğanın sesine kulağını vermiş insanların olmasını. Suda ve havada daha fazla canlının olmasını isterdik. Rafting sporunun şu an burada yapıldığına şahitlik etmek isterdik. Kanosuyla derenin bir ucundan başlayarak sahile kadar iniş yapan ve Karadeniz’e ulaşan sporcuları görmek. Yol boyunca keşfettikleri parkurlar üzerinde trekking yapan insanları görmek isterdik. Bu ilk ve küçük belgeselimi izlediğiniz için teşekkürler. Doğayı sevin ve onu koruyun. 


9 Haziran 2020 Salı

Uçaktan Atlamaya Nasıl Karar Verdim?

Skydiving Efes

Nasıl oldu da uçaktan atlamaya karar verdim ve bu işin üstüne gidip ısrarla yapmak istedim. Aslında ben buna adrenalin tutkusu diyorum, merak etme, o deneyimi bizzat yaşayabilmek, her anını, her saniyesini hissetmek ve o inanılmaz tecrübeyi elde etmek. İşte tam olarak bu, adrenalin tutkusu yada yaşama arzusu. Hayatta deneyimlerin, yeni şeyleri keşfetmenin, bizzat hareket içerisinde olmanın ve merak edip, araştırıp, ilgi duyup o yemeği yemenin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bende de tam olarak öyle oldu ve youtube’da bir uçaktan atlama videosunu izledikten sonra bu işi merak etmeye başladım, heyecanlandım, tekrar tekrar farklı farklı atlama videoları izledim. Her videoyu izleyişim de oturduğum yerden heyecanlanıyordum ve aslında çoktan ben de bu deneyimi yaşamak için karar vermiştim fakat bunun farkında olamıyordum. Sonra bu duyguyu yaşamanın nasıl bir his olduğunu, bir insanın canlı canlı uçağın kapısından boşluğa korkusuzca nasıl atladığını merak etmeye başladım. Bu öyle bir şey olmalı ki insanın hayatında gerçekten büyük bir iz bırakmalı, insan büyük bir cesaret göstermeli, korkularını yenmeli ve o deneyimi yaşayabilmeli. Bu merakım youtube’da izlediğim videolar ve okuduğum makaleler eşliğinde bir süre devam etti. Ardından bu sporu yapmak istediğime karar verdim ancak hala heyecanlıyım, daha önce atlamış insanlara sorular sorup cevaplar almaya çalışıyorum, makale okuyorum, aileme ve arkadaşlarıma bu konudan bahsedip yorumlarını alıyorum gayet olay seyrinde ilerliyor. Sonra ben kendimi atlarken, o tecrübeyi yaşarken hayal etmeye başlıyorum, atladıktan sonra özgüvenimin ne kadar güçleneceğini, karar verdiğim bir şeyi yapmanın sonucunda o başarma hazzı, çok az bir insanın yapabildiği bir sporun nasıl bir his olduğunu biliyor olmak, cesaret gösterebilmek ve korkuyu yenebilmek gibi konular beni iyiden iyiye bu işi yapmam gerektiğini söylüyordu ve böylece kesin olarak kararımı vermiştim. Uçaktan atlamalı ve bu işi halletmeliydim. Bu kendimle yüzleşme hatta kendimle adeta bir yarıştı ve o yarışı kazanmalıydım.


Türkiye’de nerelerde skydiving yapılıyor? 

Ülkemizde İstanbul, İzmir, Eskişehir, Antalya gibi illerde skydiving atlayışlarının yapıldığı görülüyor. Hatta youtube gibi platformlarda çeşitli atlayışlara ait videoları izlemekte mümkün. Ancak benim gibi ilk kez atlamayı düşünenler yani bir profesyonel eşliğinde atlayacaklar için Türk Hava Kurumu’nun web sitesinde gördüğüm kadarıyla tek yer İzmir gibi görünüyor. Detaylı bilgi için mutlaka Türk Hava Kurumu’nun resmi web sitesine bakmanızı tavsiye ediyorum. İzmir'de ise bu atlayışlar Selçuk ilçesinde yer alan Selçuk Efes Havaalanında düzenleniyor. Havaalanı içerisinde Gökçen Havacılık Efes Atlayış Ve Uçuş Merkezi yer almakta ve tüm etkinlik baştan sona burada düzenlenmekte.

Eğitmenler güvenilir mi?

Benimde en başından beri aklıma takılan sorulardan biri de bu oldu. Aslında bir çok soru var onlara da geleceğiz ancak bu da çok önemli. Adeta hayatımı can güvenliğimi emanet edeceğim, beni sağ salim yerküreye indirecek kişiye nasıl güvenebilirim? Çünkü 4000 metre yüksekliktesiniz, bir insanın paraşütü ve onun koruyucu ekipmanlarına bağlısınız, bir uçakta havalanmışsınız ve uçağın kapısı açılacak oradan da aşağıya atlayacaksınız. Tam da işte burada tüm korkularınızı yenecek ve o insanlara güvenmenizi sağlayacak bilgi hemen çıkıyor ve sizi rahatlatıyor. O da: bu insanların yüzlerce kez bu atlayışları yapmış olması hatta binden fazla atlayış gerçekleştirmiş ve bu konuda tam bir uzman olmaları diyebilirim. Örneğin benim atlayış yaptığım hocam 3000’e yakın bu tarz atlayışlar gerçekleştirmiş, wingsuit ve base jump dediğimiz çılgın şeylerle ilgilenen muazzam birisiydi. Bu insanlar gerçekten adrenalin tutkusuyla yaşayan, her atlayıştan ayrı bir keyif alan, sizinle ilgilenen, gerektiğinde sizi havadayken bile sakinleştiren, korkunuzu yenmenize yardımcı olan, tüm kontrol ve önlemleri eksiksiz alan eğlenceli harika insanlar. Hava şartları kusursuz olmadan sizi atlayışa almıyorlar, neredeyse sıfır risk durumunu bekliyorlar, atlayıştan önce size mutlaka bir brifing veriliyor ve tüm aşamalarda size neler yapmanız gerektiği tek tek anlatılıyor. Tüm bu süreç zaten sizin bu insanlara karşı olan önyargınızı kırıyor, hemen güveniyor ve tamamen onların kontrolüne kendinizi bırakıyorsunuz. Hatta benim şöyle bir hikayem var Çağdaş hocam sağolsun belki bu videoyu bir gün izler kendisi de hatırlayacaktır. Sabah erkenden kalkıp atlayış için havaalanına gitmiştim ve sıramın gelmesini bekliyordum, derken hava şartlarının uygun olup olmadığını sık sık kontrol edip bize de arada bilgilendirme yapıyorlardı hatta atlayış için öğlen 12’ye kadar bunun için beklemiştim. 2 gündür beklemiş olmama rağmen hava tam istenildiği gibi olmasaydı atlamadan İstanbul’a evime geri dönme ihtimalim bile vardı. Neyse ki öğlen gibi tandem atlayışları başladı ve benden önce bir parti atlayış yapıldı. Sonra biri havada paraşüt açılınca biraz fenalaşır gibi olmuş ve Çağdaş hocam da kendisini havada manevra yaparak toparlamaya çalışmış. Çok detaya girmeyeceğim böyle olduğunu görünce Çağdaş hoca bana “karnımın aç olup olmadığını ve sabah kaçta kahvaltı yaptığımı” sordu. Ben de “acıktığımı sabah çok erken kahvaltı yaptığımı” söylemiştim. Hemen koş çubuk kraker ve su al yanına sen de bayılırsın biraz tuzlu bir şeyler yemen iyi olur dedi ve böylece uçağa elimde çubuk kraker ve suyla girmiştim. Hatta youtube’daki videomda atlayış esnasında Çağdaş hocamın elinde çubuk krakeri görebilirsiniz, serbest düşüş esnasında havada paketi açıp krakeri yemeyi bile başarmıştı.


Paraşüt açılmazsa ne olur?


Böyle bir durumla karşılaşma riskiniz elbette var. Düşükte olsa bu risk sizin paraşütün açılmama durumuyla karşılaşmanıza neden olabilir. Ancak bu tarz durumlarla yüzlerce belkide binlerce atlayışlarda sadece birkaç kez karşılaşıldığı biliniyor. Yine de her ihtimale karşı zaten yedek paraşütle birlikte atlıyorsunuz. Oldu ki havada paraşütünüz açılmadı veya açılırken ipler birbirine dolandı. Böyle bir durumla karşılaşsanız bile eğitmeninizin bu durumu çözmek ve kontrolü sağlamak için yeterli süresi yine bulunuyor. Yani hemen yedek paraşüt açmak zorunda kalmıyorsunuz. Belirli bir süreniz var ve o süre içerisinde sorun havada çözülemiyorsa eğitmeniniz zaten yedek paraşütün açılmasını sağlıyor ve güvenle gökyüzünün keyfini çıkara çıkara inişinizi gerçekleştiriyorsunuz.


Kaç metreden atlanıyor?


Bizim ülkemizde izin verilen atlayış yüksekliğinin 4000 metre bununda yaklaşık 12-13 bin fitlere denk geldiğini biliyorum. Tabi ülke ülke atlayış yüksekliği değişiklik gösterecektir. Amerika yada Dubai gibi yerlerde hava şartları ve verilen izinlere bağlı daha yükseklerden atlamakta mümkün olabilir.


Tek başıma atlayabilir miyim?


Tek başınıza atlayamazsınız. Daha doğrusu tek başınıza atlayışlara başlayabilmeniz için bu işin profesyonel bir şekilde eğitimini almanız ve bu eğitimleri başarılı bir şekilde tamamlamanız gerekiyor. Ülkemizde uluslararası havacılık federasyonu'na üye olan Türk Hava Kurumu tarafından bu eğitimler verilmekte. Bu lisansı elde etmek için yine Türk Hava Kurumu’nun web sitesinde belirtilen birtakım şartları yerine getirmeniz gerekiyor, bunlar:


  • En az 25 serbest atlayış,

  • En az 5 dakikalık serbest düşüş zamanı,

  • Kontrolör öğretmen eşliğinde en az 5 tane 2’li formasyon atlayışı,

  • Serbest düşüş esnasında bütün eksenlerde vücut kontrolünün gösterilmesi,

  • Ana paraşüt Katlama Lisansı,

  • Kontrolör Paraşüt Öğretmeni nezaretinde kontrol atlayışı.



Uçaktan atlama korkumu nasıl yenebilirim?


Eğitimin bu kısmını çok önemsiyorum. Çünkü benim çok fazla mücadele ettiğim bir konu ve bu mücadelenin sonucunda neler oldu, ne hissettim, gerçekten korkumu yenebildim mi bunları paylaşmaya çalışacağım. Şimdi bu öyle bir şey ki “korku” dediğimiz şey aslında bizi bu sporu yapmaktan, tüm bu adrenalini yaşamaktan, yeni bir deneyimi, yeni bir heyecanı, yeni bir lezzeti tatmaktan alıkoyan şey. Korku, korkmak. Neden korkuyorsun o uçaktan atlamaktan. Havada neler hissedeceğini, kalbinin nasıl bir ritim ile atacağını, vücudunun vereceği herhangi bir tepkiyi, hiç ama hiç bilmiyorsun. Hepsi bir sürpriz gibi adeta. Korku meselesini çok fazla derinlere inip dallanıp budaklandırmak istemiyorum ama kendim neler yaptığımı ve son olarakta size bu videonun sonunda özel bir tavsiyem olacak. Lütfen izlemeye devam edin.


Öncelikle atlamaya net bir şekilde karar verdiğimde. Korkununda bir miktar azaldığını hissettim, bu nasıl olsa karar verdim, artık atlayacağım “bu neredeyse kesin” diyerek kendimi biraz sakinleştirmeye çalışmamla oldu. Beraberinde uçaktan atlayacağımı en yakın dostlarıma, arkadaşlarıma ve akrabalarıma söylemeye anlatmaya başladım. Böylece bir yandan artık herkesin benim uçaktan atlayacağım günü beklediğini düşünmeye başladım ve “bu kadar insan benim atlayacağımı biliyor, artık atlamasam olmaz” gibi bir hissiyat ile kendimi kandırarak cesaretimi arttırmayı ve bir yandan da korkumu yine yenmeye çalıştım. Sonraki aşamada bol bol atlayış videoları izledim, insanların bu deneyimi nasıl başkalarına anlattıklarını, yere indiklerinde neler hissettiklerini bir bir izledim. Böylece bir yandan “bende bunu yaşamalıyım, ben de atlamalıyım, bunu deneyimlemeliyim” derken, aslında farkında olmadan korkumu da azaltmış oluyordum. Tüm bunlar olurken aynı zamanda atlayıştan sonra video çekimlerini ilk izleyeceğim o anı, ailemle ve sevdiklerimle duygularımı paylaşacağım anları, düzenlediğim videoyu ve çekimlerden aldığım fotoğrafları youtube ve instagram gibi platformlara koyup adeta içimden “işte başardım, korkumu yendim, cesaretimi topladım ve çok az bir insanın yapabildiği bu sporu ben de yaptım” der gibi o paylaşımları yapacağım anı hayal ettim. Tüm bunları düşünürken, hayal ederken farkında olmadan aslında korkunuzu adım adım bastırmaya başlamış oluyorsunuz. Ancak o korkuyu tamamen ortadan kaldırmanız mümkün değil, yine de korkacaksınız, yine de heyecanlanacaksınız, belki biraz heyecandan soğuk soğuk terleyeceksiniz, hatta eğitmeninize çocuksu çocuksu sorular sormaya başlayacaksınız. Atlamadan bir gün önce belki bir hafta öncesine kadar uyku düzeniniz bile bozulmaya başlayacak. Hep o anı düşüneceksiniz, kendinizi, uçaktan tam olarak atlayacağınız “o anda” hayal edeceksiniz. İşte tam olarak güzel olan ve yaşanması gereken şeylerde bu birazcık korkunun içerisinde yer alıyor diyebilirim. İşte güzel olan o korkunun o heyecanın tam olarak kendisi. İşte o korkuyu ve o heyecanı yaşamalı ve iliklerinize kadar hissetmelisiniz. Lütfen korkun, heyecanlanın, biraz kalbiniz çarpsın, merak edin, düşünün ve emin olun yere indikten sonra çok ama çok gülecek ve herkese bu deneyimi adeta yaşarcasına anlatmaya başlayacaksınız. Korkunuzu yaşayın, tadını çıkarın.


Uçaktan atlamadan önce ne yapmalıyım?


Atlama günü erkenden kalkın, güzel bir kahvaltı yapın. Spor ayakkabınızı ve rahat elbiselerinizi giyin. Ayakkabınızın, eşofmanınızın vs. sarkacak ip bağcık gibi yerlerini iyice kontrol edin. Zaten ters giden birşeyler varsa size kıyafetlerinizi üstünüzden çıkarmanızı bile isteyeceklerdir o yüzden merak etmeyin. Böyle bir durumda size atlayış için tasarlanmış özel tulum giydirebilirler. Saat, kolye gibi aksesuarları da tabii ki çıkarmanız gerekecek. Tüm bunların dışında güzel bir uyku alıp gelmeye çalışın ve atlayış için çağırıldığınızda karnınız ne çok tok ne de çok aç olmalı, eğer fazlasıyla açlığınız varsa hafif tuzlu atıştırmalık birşeyler yemeye ve su içmeye çalışın. Aşırı su tüketiminden ve sigara alkol gibi zararlı kullanımlardan mümkünse uçuştan bir süre önce uzaklaşın ve sağlığınız için buna benzer kendiniz önlemler alın. Gelelim gerçekten uçaktan atlayacağınız anda neler yapacaklarınıza: burada ise çok fazla size düşen karmaşık görevler yok. Eğitmeninizin talimatlarına uyarak her görevi yapmanız yeterli. Bunlarda kapıya yanaşmak, kollarını kelebek yapmak, atladıktan sonra eğer nefesin kesilirse boynunu ona göre nefes pozisyonuna getirebilmek, gerekirse elle siperlik yapmak, en önemlisi ise dizler ve kolların eğitmeni rahatsız etmeyecek şekilde serbest bırakılması. Zaten uçaktan atladıktan sonra kollarınızı bir süre açmıyorsunuz, eğitmeniniz arkanızdan sizin omuzlarınıza dokunduğunda artık kollarınızı açabiliyor ve bir kuş gibi kanat çırpmaya başlayabiliyorsunuz.


Atlamaya karar verdim, bana ne önerirsin?


Öncelikle sizi cesaretinizden dolayı tebrik ediyorum çünkü dünya üzerinde çok az bir insanın yaptığı extreme sporlar denildiğinde ilk akla gelen deneyimlerden biri olan skydiving yani uçaktan paraşütle atlamaya karar verdiniz. Size önereceğim bazı ufak tefek şeyler var elbette, aslında bir önceki videolarımda da kısa kısa aralarda paylaştığım oldu. Bu konu başlığı altında da derleyip toparlamaya çalışalım.Bence bu maceranın bu deneyimin en önemli aşaması gerçek anlamda atlamaya karar vermiş olmak. Yani artık dönüşü olmayan o yola girebilmek ve zihninizi de o yolda dinç tutarak atlayış gününe kadar vazgeçmeden motivasyonu koruyabilmek. İşte önemli olan kısım tam olarak burası. Sizlere önerim, atlayıştan sonra yaşayacaklarınızı hayal etmeniz, eğer çekim hizmeti de satın aldıysanız videonuzu sevdiklerinizle paylaşırken onların verecekleri tepkiler, sizin sosyal medyada atlayışa dair fotoğraf ve videolarınızı büyük bir gururla paylaşmanız, o heyecanı başkalarına da birebir yaşamış biri olarak anlatımlarınız. İşte tüm bunlar sizin motivasyonunuzu diri tutacak şeyler olmalı ve bunlardan güç almalısınız. Lütfen diğer insanların atlayışlarına dair videoları izleyin, farklı farklı base jump, skydiving, wingsuit gibi adrenalin dolu atlayış videolarına bakın, heyecanlanın, biraz korkun, ama kararlılığınızı ne olursa olsun korumaya çalışın. Merak etmeyin, yapabilirsiniz. Ve yaptıktan sonra da çok fazla mutlu olacaksınız. Hatta etkisinin bu kadar uzun süre sürdüğü başka bir spor dalının olmadığını bile düşünebilirsiniz. Lütfen bir gün uçaktan atlarsanız bana da duygularınızı iletin, yaşadıklarınızı, hissettiklerinizi lütfen benimle de paylaşın. 


Uçaktan atlarken neler hissediyoruz?


Uçaktan atlarken, tam atlamaya ramak kala. İşte o his o kadar heyecanlı, o kadar güzel ki. Bunu ne kadar anlatırsam anlatayım, yada ne kadar video izlerseniz izleyin ne olduğunu kesinlikle yaşamadan anlayamayacaksınız. Sadece biraz neye benzediğini kavrayabilirsiniz. Şöyleki uçağın içindeki o gürültülü ses, kapının açılmasıyla içeri giren rüzgar, sonra o rüzgara doğru yürümeniz, kapının eşiğinde beklemeniz ve “birkaç saniye sonra o uçaktan atlayacağınızı biliyor olmanız” işte bu his öyle bir şey, öyle değerli, öyle güzel ki sadece yaşayarak anlayabilirsiniz. Kapının eşiğindeyken artık dönüşünüzün olmadığını biliyorsunuz ve içinizden “artık ne olacaksa olsun” dediğiniz anların her bir mili saniyesini fazlasıyla yaşayarak deneyimliyorsunuz. Ve bir anda uçaktan atlıyor, sesler değişiyor, kendinizi gökyüzünde buluyorsunuz. Bunu çok iyi anlatan paraşütçülerden biri bence Hayko Cepkin, lütfen Hayko Cepkin’in internette uçaktan atlamayı anlattığı ve uçak taklidi yaptığı videoyu bulup bir şekilde izleyin. Sizin de hissedeceklerinizi yaşayacaklarınızı çok harika bir şekilde anlatmış.


Havada kaç km hızla düşüyoruz?


Uçaktan atlar atlamaz 130 km hıza ulaşıyor ve serbest düşüş esnasında 200 km’ye kadar bu hızınız artabiliyor. Tabi havadaki hareket ve dalışınıza göre bu hızlarda değişiklik olabilir. Ancak ne yaparsanız yapın temiz bir 200 km’yi göreceksiniz.


Serbest düşüş esnasında nefes alabiliyor muyuz?


En çok merak ettiğim sorulardan birisi de buydu. Sizinde merak etmeniz gayet doğal. Hatta ben bu soruyu atlayış yapacağım eğitmenime bile sormuştum. Nefes alamam diye korktuğumu ifade etmiştim. O da “merak etme nefes alırsın” diyerek her zamanki gibi beni yine rahatlatmıştı. Ancak ben rahat dururmuyum. İkna olmam kolay değil. Bende “arabayla giderken bile camdan dışarıya yüzümü az bir şey çıkarmayı denesem nefesimin kesildiğini” söyleyip aslında haklı merakımı dile getirmeye çalışıyordum. En son eğer nefes almakta zorlandığın olursa elimi yüzüme doğru tutmamı ve siper yapmamı söylemişti. Şu an tam olarak o hareket neydi bilmiyorum ama buna benzer bir şeydi. Birde nefes alabilmek için boyun pozisyonununda önemli olduğunu biliyorum, sanırım brifing sırasında ondan da size bahsedeceklerdir.



8 Haziran 2019 Cumartesi

GERÇEK HAYATTA #PUBG | UÇAĞI TERK ET! 13.000 fit



Cesaretimi topladım ve korkularımla yüzleşerek 13.000 fit yani yaklaşık 4.000 metreden atladım ve havada 200 km hızla serbest düşüş yaşadım. Uçaktan atlama ve havada süzülme duygularının nasıl bir şey olduğunu çok merak ediyordum, ayrıca paraşütle süzülmenin de nasıl bir deneyim olduğunu hep merak etmiştim. Bu benim hayatım boyunca yaptığım en çılgınca faaliyet oldu. Daha önce yamaç paraşütü veya bungee jumping gibi bir deneyimimde olmadığı için bu kısmı çok önemli. Yani direkt uçaktan atlama meselesi...

Skydive tandem atlayışları sadece İzmir Efes'de gerçekleşiyor, yani siz de bu duyguları tatmak ve uçaktan atlamak istiyorsanız İzmir'e gelmelisiniz. Birkaç hafta önce tabii ki yerinizi ayırtmalı ve rezervasyon işlemlerinizi tamamlamalısınız. Buradaki ekip çok eğlenceli ve dikkatliler, hava durumu sürekli takip ediliyor, uygun koşullar yoksa sizi bekletiyorlar. Neredeyse sıfır risk almaya çalışılıyor, donanımlar gayet güvenli ve atlayış hocalarımız fazlasıyla tecrübeliler.

Heyecanla ve birazda korkarak bindiğim uçakta elimde bir çubuk kraker ve su göreceksiniz. Bunu sabah çok erken kahvaltı yaptığımı söylediğimde hocam hemen koşa koşa bana aldırdı ve uçakta yemeye başladım, çok açken bindiğinizde midenizin bulanma ve hatta bayılma riskiniz bile olabilirmiş. Neyse ki böyle bir sorun olmadı ve atlayışı yaptık, havada süzüldük. Bu sırada benim Çağdaş hocam elindeki çubuk krakeri bırakmamış ve serbest düşüş esnasında bile paketten bir tane çıkarıp ağzına atıvermiş. :)

Uzun süredir PUBG oynadığım için bu etkinlik benim için ayrıca bir önemli, bakalım oyundaki gibi rahat rahat atlayıp paraşüt açabiliyor muyuz, acaba hangi alana ineceğiz, ve yerde loot bulabilecek miyiz? Gerçek hayatta PUBG isimli videom sizlerle, umarım beğenirsiniz.

7 Ağustos 2018 Salı

Uçmakdere'de Kamp Yapılır mı? | Uçmakdere Rehberi #VLOG

İstanbul'da yaşayanlar için hafta sonu kaçamağı olarak bir kaç saatte varılabilen çok güzel bir doğaya ve atmosfere sahip Tekirdağ ili Şarköy ilçesine bağlı Uçmakdere'den biraz bahsedelim isterseniz. Nereden başlasak bilemedim ama yola çıkmakta fayda var, çok uzun sürmeyecek. Hadi o zaman okumaya devam:

Cuma akşamı motorumuza yüklerimizi koyduk ve yola çıktık, normal kısa yolda yani e5 ve otoyol taraflarında çok trafik olduğundan biz biraz macera yaptık ve Kırklareli yolu üzerinden arka taraftan bom boş ilerledik, çatalca-silivri bağlantısı ile yolumuza devam ederek Tekirdağ iline ulaştık. Normal şartlarda 2-3 saatte çok rahat varabileceğimiz yere 4 saat gibi bir zamanda varabildik ve gecenin karanlığında Uçmakdere'de kamp yapacağımız "Paraşüt İniş Alanında" çadırımızı ışıldaklarımızın yardımıyla kurarak güzel bir uyku çektik.

Uçmakdere Kamp Macerası

Uçmakdere Google Maps

Uçmakdere Nasıl Bir Yer?

Uçmakdere çok şirin mi şirin bir köy ve mahallenin adı. Ve buranın adının çok duyulmasına neden olan şey ise doğa sporları açısından çok elverişli bir yer olması. Yamaç paraşütü, su altı dalışları, kamp imkanı, trekking ve bisiklet sürmek için çok güzel yerler ve imkanlar var. Ama yinede yamaç paraşütüyle ünlü olmuş bir yer diyebilirim. Köyü ise çok şirin ve doğa ile iç içe. Buraya günü birlikte gelip yamaç paraşütü yaparak geri dönmek bile mümkün. Detaylı bilgi için Uçmakdere Yamaç Paraşütü Kulübü ile iletişime geçebilirsiniz.

Uçmakdere


Uçmakderenin Denizi Nasıl?

Çadır,

Uçmakdere konum itibarıyla marmara ereğlisi sularına komşu. Dolayısıyla buranın denizi saroz ile karşılaştırıldığında daha dalgalı ve bulanık demek mümkün. Az çok nasıl bir denizi olduğunu tahmin edebilirsiniz fakat yanlış yönlendirmek istemem. Aman aman da şöyle böyle bir denizi yok maalesef. Tabii ki denize girenler oluyor bende daha önceden de buralarda denize girmiştim. Özetle: Saroz'dan daha iyi bir suya sahip değil. Beklentinizi ona göre oluşturun.

Yeme İçme Yerleri Var mı?

Uçmakdere yolu üzerinde köfte, gözleme gibi şeyler yapan seyyar ve sabit yerler görmek mümkün, fakat asıl yeme içme yerleri köy merkezinde yer alıyor. Burada gözleme, köy kahvaltısı, zeytinyağı ve doğal bal, pekmez gibi şeyler var. Daha çok gözleme ve kahvaltı için tercih edildiğini söyleyebilirim. Ayrıca köy merkezinde iki büfe ve bir de köy kahvesi mümkün. Giderseniz korkmayın kahveye rahatlıkla girip çayınızı içebilirsiniz, tam anlamıyla tatlı bir kahve diyebilirim.

Biz sabah erkenden köy merkezine giderek kahvaltı yapmayı tercih ettik. Kişi başı 20 liraya orta halli fakat bulunduğu ortamdan dolayı her lokması harika bir tat veren kahvaltı yapmanız mümkün.

Uçmakdere Köy Kahvaltısı


Kamp Alanında Ağaç, Tuvalet ve Yemek İhtiyaçları?


Uçmakdere

Bizim kamp yaptığımız alanda ağaçların gölgesine sarılıp çadırınızı kurabiliyorsunuz. Dolayısı ile bir ağaç bulduysanız sabah erken saatlerdeki güneşten çadırınız rahatsız olmuyor ve güzel bir uyku çekebiliyorsunuz. Bu alanda yer alan yamaç paraşütü kulübüne ait yerde çay, tuvalet ve tost gibi imkanlar mevcut.

Tavsiyelerim:

Köy'de mutlaka gözleme veya kahvaltı deneyimini yaşayın, köyün yerlileriyle sohbet edin, onlarla tanışın. İmkanınız varsa yamaç paraşütü yapın, köy merkezinde arka taraflara doğru keşif yürüyüşleri gerçekleştirin, soğuk soğuk akan kaynak sularını bulursanız içerek ve başınızı o sulara sokarak serinleyin :) Daha fazla tavsiye ve detaylı bilgi için lütfen en aşağıda paylaştığım vlogumu izleyin. Bir başka macerada görüşmek üzere..

Uçmakdere Köyü Keşif

Uçmakdere

Kamp Ateşi

Uçmakdere Kaynak Suyu

VLOG: