9 Haziran 2020 Salı

OHA MANZARAYA BAK #VLOG MEMLEKET

Uçaktan Atlamaya Nasıl Karar Verdim?

Skydiving Efes

Nasıl oldu da uçaktan atlamaya karar verdim ve bu işin üstüne gidip ısrarla yapmak istedim. Aslında ben buna adrenalin tutkusu diyorum, merak etme, o deneyimi bizzat yaşayabilmek, her anını, her saniyesini hissetmek ve o inanılmaz tecrübeyi elde etmek. İşte tam olarak bu, adrenalin tutkusu yada yaşama arzusu. Hayatta deneyimlerin, yeni şeyleri keşfetmenin, bizzat hareket içerisinde olmanın ve merak edip, araştırıp, ilgi duyup o yemeği yemenin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bende de tam olarak öyle oldu ve youtube’da bir uçaktan atlama videosunu izledikten sonra bu işi merak etmeye başladım, heyecanlandım, tekrar tekrar farklı farklı atlama videoları izledim. Her videoyu izleyişim de oturduğum yerden heyecanlanıyordum ve aslında çoktan ben de bu deneyimi yaşamak için karar vermiştim fakat bunun farkında olamıyordum. Sonra bu duyguyu yaşamanın nasıl bir his olduğunu, bir insanın canlı canlı uçağın kapısından boşluğa korkusuzca nasıl atladığını merak etmeye başladım. Bu öyle bir şey olmalı ki insanın hayatında gerçekten büyük bir iz bırakmalı, insan büyük bir cesaret göstermeli, korkularını yenmeli ve o deneyimi yaşayabilmeli. Bu merakım youtube’da izlediğim videolar ve okuduğum makaleler eşliğinde bir süre devam etti. Ardından bu sporu yapmak istediğime karar verdim ancak hala heyecanlıyım, daha önce atlamış insanlara sorular sorup cevaplar almaya çalışıyorum, makale okuyorum, aileme ve arkadaşlarıma bu konudan bahsedip yorumlarını alıyorum gayet olay seyrinde ilerliyor. Sonra ben kendimi atlarken, o tecrübeyi yaşarken hayal etmeye başlıyorum, atladıktan sonra özgüvenimin ne kadar güçleneceğini, karar verdiğim bir şeyi yapmanın sonucunda o başarma hazzı, çok az bir insanın yapabildiği bir sporun nasıl bir his olduğunu biliyor olmak, cesaret gösterebilmek ve korkuyu yenebilmek gibi konular beni iyiden iyiye bu işi yapmam gerektiğini söylüyordu ve böylece kesin olarak kararımı vermiştim. Uçaktan atlamalı ve bu işi halletmeliydim. Bu kendimle yüzleşme hatta kendimle adeta bir yarıştı ve o yarışı kazanmalıydım.


Türkiye’de nerelerde skydiving yapılıyor? 

Ülkemizde İstanbul, İzmir, Eskişehir, Antalya gibi illerde skydiving atlayışlarının yapıldığı görülüyor. Hatta youtube gibi platformlarda çeşitli atlayışlara ait videoları izlemekte mümkün. Ancak benim gibi ilk kez atlamayı düşünenler yani bir profesyonel eşliğinde atlayacaklar için Türk Hava Kurumu’nun web sitesinde gördüğüm kadarıyla tek yer İzmir gibi görünüyor. Detaylı bilgi için mutlaka Türk Hava Kurumu’nun resmi web sitesine bakmanızı tavsiye ediyorum. İzmir'de ise bu atlayışlar Selçuk ilçesinde yer alan Selçuk Efes Havaalanında düzenleniyor. Havaalanı içerisinde Gökçen Havacılık Efes Atlayış Ve Uçuş Merkezi yer almakta ve tüm etkinlik baştan sona burada düzenlenmekte.

Eğitmenler güvenilir mi?

Benimde en başından beri aklıma takılan sorulardan biri de bu oldu. Aslında bir çok soru var onlara da geleceğiz ancak bu da çok önemli. Adeta hayatımı can güvenliğimi emanet edeceğim, beni sağ salim yerküreye indirecek kişiye nasıl güvenebilirim? Çünkü 4000 metre yüksekliktesiniz, bir insanın paraşütü ve onun koruyucu ekipmanlarına bağlısınız, bir uçakta havalanmışsınız ve uçağın kapısı açılacak oradan da aşağıya atlayacaksınız. Tam da işte burada tüm korkularınızı yenecek ve o insanlara güvenmenizi sağlayacak bilgi hemen çıkıyor ve sizi rahatlatıyor. O da: bu insanların yüzlerce kez bu atlayışları yapmış olması hatta binden fazla atlayış gerçekleştirmiş ve bu konuda tam bir uzman olmaları diyebilirim. Örneğin benim atlayış yaptığım hocam 3000’e yakın bu tarz atlayışlar gerçekleştirmiş, wingsuit ve base jump dediğimiz çılgın şeylerle ilgilenen muazzam birisiydi. Bu insanlar gerçekten adrenalin tutkusuyla yaşayan, her atlayıştan ayrı bir keyif alan, sizinle ilgilenen, gerektiğinde sizi havadayken bile sakinleştiren, korkunuzu yenmenize yardımcı olan, tüm kontrol ve önlemleri eksiksiz alan eğlenceli harika insanlar. Hava şartları kusursuz olmadan sizi atlayışa almıyorlar, neredeyse sıfır risk durumunu bekliyorlar, atlayıştan önce size mutlaka bir brifing veriliyor ve tüm aşamalarda size neler yapmanız gerektiği tek tek anlatılıyor. Tüm bu süreç zaten sizin bu insanlara karşı olan önyargınızı kırıyor, hemen güveniyor ve tamamen onların kontrolüne kendinizi bırakıyorsunuz. Hatta benim şöyle bir hikayem var Çağdaş hocam sağolsun belki bu videoyu bir gün izler kendisi de hatırlayacaktır. Sabah erkenden kalkıp atlayış için havaalanına gitmiştim ve sıramın gelmesini bekliyordum, derken hava şartlarının uygun olup olmadığını sık sık kontrol edip bize de arada bilgilendirme yapıyorlardı hatta atlayış için öğlen 12’ye kadar bunun için beklemiştim. 2 gündür beklemiş olmama rağmen hava tam istenildiği gibi olmasaydı atlamadan İstanbul’a evime geri dönme ihtimalim bile vardı. Neyse ki öğlen gibi tandem atlayışları başladı ve benden önce bir parti atlayış yapıldı. Sonra biri havada paraşüt açılınca biraz fenalaşır gibi olmuş ve Çağdaş hocam da kendisini havada manevra yaparak toparlamaya çalışmış. Çok detaya girmeyeceğim böyle olduğunu görünce Çağdaş hoca bana “karnımın aç olup olmadığını ve sabah kaçta kahvaltı yaptığımı” sordu. Ben de “acıktığımı sabah çok erken kahvaltı yaptığımı” söylemiştim. Hemen koş çubuk kraker ve su al yanına sen de bayılırsın biraz tuzlu bir şeyler yemen iyi olur dedi ve böylece uçağa elimde çubuk kraker ve suyla girmiştim. Hatta youtube’daki videomda atlayış esnasında Çağdaş hocamın elinde çubuk krakeri görebilirsiniz, serbest düşüş esnasında havada paketi açıp krakeri yemeyi bile başarmıştı.


Paraşüt açılmazsa ne olur?


Böyle bir durumla karşılaşma riskiniz elbette var. Düşükte olsa bu risk sizin paraşütün açılmama durumuyla karşılaşmanıza neden olabilir. Ancak bu tarz durumlarla yüzlerce belkide binlerce atlayışlarda sadece birkaç kez karşılaşıldığı biliniyor. Yine de her ihtimale karşı zaten yedek paraşütle birlikte atlıyorsunuz. Oldu ki havada paraşütünüz açılmadı veya açılırken ipler birbirine dolandı. Böyle bir durumla karşılaşsanız bile eğitmeninizin bu durumu çözmek ve kontrolü sağlamak için yeterli süresi yine bulunuyor. Yani hemen yedek paraşüt açmak zorunda kalmıyorsunuz. Belirli bir süreniz var ve o süre içerisinde sorun havada çözülemiyorsa eğitmeniniz zaten yedek paraşütün açılmasını sağlıyor ve güvenle gökyüzünün keyfini çıkara çıkara inişinizi gerçekleştiriyorsunuz.


Kaç metreden atlanıyor?


Bizim ülkemizde izin verilen atlayış yüksekliğinin 4000 metre bununda yaklaşık 12-13 bin fitlere denk geldiğini biliyorum. Tabi ülke ülke atlayış yüksekliği değişiklik gösterecektir. Amerika yada Dubai gibi yerlerde hava şartları ve verilen izinlere bağlı daha yükseklerden atlamakta mümkün olabilir.


Tek başıma atlayabilir miyim?


Tek başınıza atlayamazsınız. Daha doğrusu tek başınıza atlayışlara başlayabilmeniz için bu işin profesyonel bir şekilde eğitimini almanız ve bu eğitimleri başarılı bir şekilde tamamlamanız gerekiyor. Ülkemizde uluslararası havacılık federasyonu'na üye olan Türk Hava Kurumu tarafından bu eğitimler verilmekte. Bu lisansı elde etmek için yine Türk Hava Kurumu’nun web sitesinde belirtilen birtakım şartları yerine getirmeniz gerekiyor, bunlar:


  • En az 25 serbest atlayış,

  • En az 5 dakikalık serbest düşüş zamanı,

  • Kontrolör öğretmen eşliğinde en az 5 tane 2’li formasyon atlayışı,

  • Serbest düşüş esnasında bütün eksenlerde vücut kontrolünün gösterilmesi,

  • Ana paraşüt Katlama Lisansı,

  • Kontrolör Paraşüt Öğretmeni nezaretinde kontrol atlayışı.



Uçaktan atlama korkumu nasıl yenebilirim?


Eğitimin bu kısmını çok önemsiyorum. Çünkü benim çok fazla mücadele ettiğim bir konu ve bu mücadelenin sonucunda neler oldu, ne hissettim, gerçekten korkumu yenebildim mi bunları paylaşmaya çalışacağım. Şimdi bu öyle bir şey ki “korku” dediğimiz şey aslında bizi bu sporu yapmaktan, tüm bu adrenalini yaşamaktan, yeni bir deneyimi, yeni bir heyecanı, yeni bir lezzeti tatmaktan alıkoyan şey. Korku, korkmak. Neden korkuyorsun o uçaktan atlamaktan. Havada neler hissedeceğini, kalbinin nasıl bir ritim ile atacağını, vücudunun vereceği herhangi bir tepkiyi, hiç ama hiç bilmiyorsun. Hepsi bir sürpriz gibi adeta. Korku meselesini çok fazla derinlere inip dallanıp budaklandırmak istemiyorum ama kendim neler yaptığımı ve son olarakta size bu videonun sonunda özel bir tavsiyem olacak. Lütfen izlemeye devam edin.


Öncelikle atlamaya net bir şekilde karar verdiğimde. Korkununda bir miktar azaldığını hissettim, bu nasıl olsa karar verdim, artık atlayacağım “bu neredeyse kesin” diyerek kendimi biraz sakinleştirmeye çalışmamla oldu. Beraberinde uçaktan atlayacağımı en yakın dostlarıma, arkadaşlarıma ve akrabalarıma söylemeye anlatmaya başladım. Böylece bir yandan artık herkesin benim uçaktan atlayacağım günü beklediğini düşünmeye başladım ve “bu kadar insan benim atlayacağımı biliyor, artık atlamasam olmaz” gibi bir hissiyat ile kendimi kandırarak cesaretimi arttırmayı ve bir yandan da korkumu yine yenmeye çalıştım. Sonraki aşamada bol bol atlayış videoları izledim, insanların bu deneyimi nasıl başkalarına anlattıklarını, yere indiklerinde neler hissettiklerini bir bir izledim. Böylece bir yandan “bende bunu yaşamalıyım, ben de atlamalıyım, bunu deneyimlemeliyim” derken, aslında farkında olmadan korkumu da azaltmış oluyordum. Tüm bunlar olurken aynı zamanda atlayıştan sonra video çekimlerini ilk izleyeceğim o anı, ailemle ve sevdiklerimle duygularımı paylaşacağım anları, düzenlediğim videoyu ve çekimlerden aldığım fotoğrafları youtube ve instagram gibi platformlara koyup adeta içimden “işte başardım, korkumu yendim, cesaretimi topladım ve çok az bir insanın yapabildiği bu sporu ben de yaptım” der gibi o paylaşımları yapacağım anı hayal ettim. Tüm bunları düşünürken, hayal ederken farkında olmadan aslında korkunuzu adım adım bastırmaya başlamış oluyorsunuz. Ancak o korkuyu tamamen ortadan kaldırmanız mümkün değil, yine de korkacaksınız, yine de heyecanlanacaksınız, belki biraz heyecandan soğuk soğuk terleyeceksiniz, hatta eğitmeninize çocuksu çocuksu sorular sormaya başlayacaksınız. Atlamadan bir gün önce belki bir hafta öncesine kadar uyku düzeniniz bile bozulmaya başlayacak. Hep o anı düşüneceksiniz, kendinizi, uçaktan tam olarak atlayacağınız “o anda” hayal edeceksiniz. İşte tam olarak güzel olan ve yaşanması gereken şeylerde bu birazcık korkunun içerisinde yer alıyor diyebilirim. İşte güzel olan o korkunun o heyecanın tam olarak kendisi. İşte o korkuyu ve o heyecanı yaşamalı ve iliklerinize kadar hissetmelisiniz. Lütfen korkun, heyecanlanın, biraz kalbiniz çarpsın, merak edin, düşünün ve emin olun yere indikten sonra çok ama çok gülecek ve herkese bu deneyimi adeta yaşarcasına anlatmaya başlayacaksınız. Korkunuzu yaşayın, tadını çıkarın.


Uçaktan atlamadan önce ne yapmalıyım?


Atlama günü erkenden kalkın, güzel bir kahvaltı yapın. Spor ayakkabınızı ve rahat elbiselerinizi giyin. Ayakkabınızın, eşofmanınızın vs. sarkacak ip bağcık gibi yerlerini iyice kontrol edin. Zaten ters giden birşeyler varsa size kıyafetlerinizi üstünüzden çıkarmanızı bile isteyeceklerdir o yüzden merak etmeyin. Böyle bir durumda size atlayış için tasarlanmış özel tulum giydirebilirler. Saat, kolye gibi aksesuarları da tabii ki çıkarmanız gerekecek. Tüm bunların dışında güzel bir uyku alıp gelmeye çalışın ve atlayış için çağırıldığınızda karnınız ne çok tok ne de çok aç olmalı, eğer fazlasıyla açlığınız varsa hafif tuzlu atıştırmalık birşeyler yemeye ve su içmeye çalışın. Aşırı su tüketiminden ve sigara alkol gibi zararlı kullanımlardan mümkünse uçuştan bir süre önce uzaklaşın ve sağlığınız için buna benzer kendiniz önlemler alın. Gelelim gerçekten uçaktan atlayacağınız anda neler yapacaklarınıza: burada ise çok fazla size düşen karmaşık görevler yok. Eğitmeninizin talimatlarına uyarak her görevi yapmanız yeterli. Bunlarda kapıya yanaşmak, kollarını kelebek yapmak, atladıktan sonra eğer nefesin kesilirse boynunu ona göre nefes pozisyonuna getirebilmek, gerekirse elle siperlik yapmak, en önemlisi ise dizler ve kolların eğitmeni rahatsız etmeyecek şekilde serbest bırakılması. Zaten uçaktan atladıktan sonra kollarınızı bir süre açmıyorsunuz, eğitmeniniz arkanızdan sizin omuzlarınıza dokunduğunda artık kollarınızı açabiliyor ve bir kuş gibi kanat çırpmaya başlayabiliyorsunuz.


Atlamaya karar verdim, bana ne önerirsin?


Öncelikle sizi cesaretinizden dolayı tebrik ediyorum çünkü dünya üzerinde çok az bir insanın yaptığı extreme sporlar denildiğinde ilk akla gelen deneyimlerden biri olan skydiving yani uçaktan paraşütle atlamaya karar verdiniz. Size önereceğim bazı ufak tefek şeyler var elbette, aslında bir önceki videolarımda da kısa kısa aralarda paylaştığım oldu. Bu konu başlığı altında da derleyip toparlamaya çalışalım.Bence bu maceranın bu deneyimin en önemli aşaması gerçek anlamda atlamaya karar vermiş olmak. Yani artık dönüşü olmayan o yola girebilmek ve zihninizi de o yolda dinç tutarak atlayış gününe kadar vazgeçmeden motivasyonu koruyabilmek. İşte önemli olan kısım tam olarak burası. Sizlere önerim, atlayıştan sonra yaşayacaklarınızı hayal etmeniz, eğer çekim hizmeti de satın aldıysanız videonuzu sevdiklerinizle paylaşırken onların verecekleri tepkiler, sizin sosyal medyada atlayışa dair fotoğraf ve videolarınızı büyük bir gururla paylaşmanız, o heyecanı başkalarına da birebir yaşamış biri olarak anlatımlarınız. İşte tüm bunlar sizin motivasyonunuzu diri tutacak şeyler olmalı ve bunlardan güç almalısınız. Lütfen diğer insanların atlayışlarına dair videoları izleyin, farklı farklı base jump, skydiving, wingsuit gibi adrenalin dolu atlayış videolarına bakın, heyecanlanın, biraz korkun, ama kararlılığınızı ne olursa olsun korumaya çalışın. Merak etmeyin, yapabilirsiniz. Ve yaptıktan sonra da çok fazla mutlu olacaksınız. Hatta etkisinin bu kadar uzun süre sürdüğü başka bir spor dalının olmadığını bile düşünebilirsiniz. Lütfen bir gün uçaktan atlarsanız bana da duygularınızı iletin, yaşadıklarınızı, hissettiklerinizi lütfen benimle de paylaşın. 


Uçaktan atlarken neler hissediyoruz?


Uçaktan atlarken, tam atlamaya ramak kala. İşte o his o kadar heyecanlı, o kadar güzel ki. Bunu ne kadar anlatırsam anlatayım, yada ne kadar video izlerseniz izleyin ne olduğunu kesinlikle yaşamadan anlayamayacaksınız. Sadece biraz neye benzediğini kavrayabilirsiniz. Şöyleki uçağın içindeki o gürültülü ses, kapının açılmasıyla içeri giren rüzgar, sonra o rüzgara doğru yürümeniz, kapının eşiğinde beklemeniz ve “birkaç saniye sonra o uçaktan atlayacağınızı biliyor olmanız” işte bu his öyle bir şey, öyle değerli, öyle güzel ki sadece yaşayarak anlayabilirsiniz. Kapının eşiğindeyken artık dönüşünüzün olmadığını biliyorsunuz ve içinizden “artık ne olacaksa olsun” dediğiniz anların her bir mili saniyesini fazlasıyla yaşayarak deneyimliyorsunuz. Ve bir anda uçaktan atlıyor, sesler değişiyor, kendinizi gökyüzünde buluyorsunuz. Bunu çok iyi anlatan paraşütçülerden biri bence Hayko Cepkin, lütfen Hayko Cepkin’in internette uçaktan atlamayı anlattığı ve uçak taklidi yaptığı videoyu bulup bir şekilde izleyin. Sizin de hissedeceklerinizi yaşayacaklarınızı çok harika bir şekilde anlatmış.


Havada kaç km hızla düşüyoruz?


Uçaktan atlar atlamaz 130 km hıza ulaşıyor ve serbest düşüş esnasında 200 km’ye kadar bu hızınız artabiliyor. Tabi havadaki hareket ve dalışınıza göre bu hızlarda değişiklik olabilir. Ancak ne yaparsanız yapın temiz bir 200 km’yi göreceksiniz.


Serbest düşüş esnasında nefes alabiliyor muyuz?


En çok merak ettiğim sorulardan birisi de buydu. Sizinde merak etmeniz gayet doğal. Hatta ben bu soruyu atlayış yapacağım eğitmenime bile sormuştum. Nefes alamam diye korktuğumu ifade etmiştim. O da “merak etme nefes alırsın” diyerek her zamanki gibi beni yine rahatlatmıştı. Ancak ben rahat dururmuyum. İkna olmam kolay değil. Bende “arabayla giderken bile camdan dışarıya yüzümü az bir şey çıkarmayı denesem nefesimin kesildiğini” söyleyip aslında haklı merakımı dile getirmeye çalışıyordum. En son eğer nefes almakta zorlandığın olursa elimi yüzüme doğru tutmamı ve siper yapmamı söylemişti. Şu an tam olarak o hareket neydi bilmiyorum ama buna benzer bir şeydi. Birde nefes alabilmek için boyun pozisyonununda önemli olduğunu biliyorum, sanırım brifing sırasında ondan da size bahsedeceklerdir.



18 Nisan 2020 Cumartesi

Python time.clock() Hatası Hakkında

Python'da time kütüphanesinin clock() fonksiyonunu kullanırken aşağıdaki gibi bir hata aldım:


C:/Users/paneL/Desktop/Dersler/Ders 06 - Fonksiyonlar/zaman_modulu_ornek.py:13: DeprecationWarning: time.clock has been deprecated in Python 3.3 and will be removed from Python 3.8: use time.perf_counter or time.process_time instead
print(time.clock())

Python 3.3'te time.clock() fonksiyonu kaldırılmış ve bunun yerine time.perf_counter ve time.processs_time gibi fonksiyonlar gelmiş. Yani aynı kodu bu yeni fonksiyonları kullanarak yazmanız veya kodunuzu güncellemeniz gerekiyor. Eğer python sürümünüz 3.3'ten yüksekse. Ben hatayı aldığımda python sürümüm 3.7.2 gözüküyordu.

Peki ama python sürümünüzü nasıl öğrenebilirsiniz?


Bunun için IDE üzerinden veya python shell uygulaması üzerinden aşağıdaki komutları çalıştırmanız yeterli olacaktır: Python'u güncelleştirmek içinse python resmi web sitesi üzerinden yeni sürümü indirip kurabilirsiniz.

import sys
print(sys.version)

Spor Rutinime Dair

Sosyal medyadan paylaştığım gönderilerde de gördüğünüz gibi bir süredir salon sporu yapıyordum ve katıldığım koşularla bu sporu destekliyordum. Artık salon sporunu bıraktığımı ve üyeliğimi iptal ettirdiğimi sizlere söyleyebilirim. Bunda 3 şey neden oldu aslında. Birincisi salonla ilgili yaşadığım teknik bir problem, giriş esnasında sürekli şifremi turnikenin kabul etmemesi, her defasında görevlilere bu sorunu bildirmem ve bir türlü çözülememesi, ikincisi benden fazla para çekmeleri, üçüncüsü ise tamamen gelişimime odaklı farklı sporları denemem ve biraz daha dışarıda olmak istememden kaynaklanıyor. Salonu bıraktım ama tabii ki sporu bırakmadım, evdeki halter setim ve bisikletimle fitness yapmaya devam ediyorum, koşulara katılıyorum, ormana gidiyorum, dışarıda kullanmak için mesela bu sıralar bir yol bisikleti araştırıyorum. Yakın zamanda tenis ve paten gibi sporlarla haşır neşir olmaya başlayacağım. İnsanın biraz daha dışarıda, doğada olması ve farklı sporlarla ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Keşfetmemiz gereken bir sürü şey varken sürekli kapalı bir salona gitmek bir yerden sonra insanı sıkabiliyor. Spor yaşamımı sizlerle paylaşmaya devam edeceğim ancak bu sıralar en çok keyif aldığım şey Belgrad Ormanı’na gitmek ve Neşet Suyu’nda koşmak. Özellikle sabah saatlerinde koşmanızı veya yürümenizi tavsiye ederim, parkur gerçekten insana iyi geliyor.

17 Nisan 2020 Cuma

Yayıncılık Macerama Dair Kısa Not

Yayıncılık maceram aslında superbox’a geçmemle başladı diyebilirim, bunu da tam olarak yılbaşı gibi değerlendirebiliriz. O sıralarda almıştım çünkü yeni internetimi. İlk başlarda Twitch ile canlı yayın yapmaya başladım, şu an 1K takipçi ve 5K görüntülenme istatistiklerine sahibim. Bu değerler çok yüksek değil hatta komik değerler denebilir fakat ben yine de bir süredir yayınlarıma devam ediyorum ve bunu yaparken keyif alıyorum. Bir kaç hafta önce de restream.io isimli bir servisle tanıştı ve bu servis sayesinde artık aynı anda birden fazla platformda yayın yapabiliyorum. Bu platformlar Twitch, youtube, dlive, steam ve mixer gibi farklı kanallardan oluşuyor. Restream servisiyle birlikte bu kanalların içindeki dlive platformunun çok hareketli ve umud vaad eden bir yer olduğunu farkettim. Bir kaç haftada 36 takipçiye ulaşmıştı, bu sayıya Twitch’de çok daha uzun sürede ulaşmıştım çünkü. Şimdilik akşamları genellikle yayında oluyorum ve aktif olarak PUBG yayını açıyorum. Bunun yanında arada bir İnsurgency Sandstorm, GTA, Project Cars 2, Trine 3 gibi farklı oyunlara da yayınlarımda yer vermeye çalışıyorum. Bakalım zamanla neler olacak, belli bir noktaya gelebilecek miyiz bilmiyorum. En azından şu an deniyorum ve bir şeyler yapmaya gayret gösteriyorum. Sizlerde yayınlarıma gelerek bana destek olabilirsiniz, oyunlarda görüşmek üzere diyelim.

10 Nisan 2020 Cuma

İ7 9700K İşlemciye Geçiş Maceram

Bir kaç ay öncesine kadar İ5 8400 işlemciyi kullanıyordum, bilgisayarımda oyun kaydı alma, yayın yapma ve render alma gibi bir takım işler yaptığım için, işlemcinin yetersiz kaldığını farkettiğim yerler olmaya başladı. Örneğin oyun oynarken 1080P veya 720P video kaydı gerçekleştirirken oyun donmaya falan başlıyordu. Kayıt almayı durdurmak zorunda kalıyordum. Buna benzer sorunları gördükçe işlemciyi yükseltme ihtiyacı gördüm ve araştırmalara başladım. Sonunda da i7 9700K modelinde karar kıldım. Kullandığım anakart 8.nesil olduğu için öncelikle anakartla uyuma baktım, evet anakartla uyumlu bu işlemci serisi için özel olarak yayınlanmış BIOS update gibi işlemleri gerçekleştirdim, sonra i5 8400’ü internetten bir arkadaşa 1000 TL gibi bir fiyata sattım ve 3000 TL’ye de hemen i7 9700K işlemciyi satın aldım ve bilgisayarıma montajını gerçekleştirdim. Her şey buraya kadar çok güzel, fakat gözümden kaçan bir şey vardı: yeni aldığım işlemciyi soğutmak için stok fan yetersiz kalmıştı. Önceki işlemci sıcaklığı stok fan ile çalışırken yük altında olsa bile 55 dereceleri geçmezdi, fakat i7 9700K yük altında 99 dereceleri, ve stabil sistem açıkken de 80 dereceleri falan görüyordu, fan hızını arttırarak kullanmayı denesemde işlemciyi soğutmayı başaramamıştım. Tamda burada sıvı soğutma sistemi ihtiyacım ortaya çıktı, hiç hesapta olmayan bir masraf daha ☺ Gittim Cooler Master marka 2 fanlı güzel bir soğutucu aldım montajını yaptım, şu an sistemim yük altında olsa bile 55 derecelerde sabit kalıyor. Bu maceramda bu şekilde cereyan etmişti. İşlemci gibi bir ürün almadan önce anakartınızla olan uyumluluğu, soğutma ve güç tüketimi gibi konuları iyice araştırmayı unutmayın.

2 Nisan 2020 Perşembe

The 100 - Z-Nation ve Designated Survivvor Dizileri Hakkında

Z-Nation ilk bölümü 2014 yılında yayınlanmış ve komedi-drama/kıyamet sonrası senaryolarına sahip bir zombi dizisi. Burada da dünyaya zombi virüsü hakim olmuş ve çok az bir insan hayatta kalmıştır. Virüse karşı koymak için üretilen bir aşı Murphy ‘nin vücudunda başarılı olmuştur ve ısırılmasına rağmen Murphy zombiye dönüşmemiştir, insanla-zombi arasında bir yerde kalan Murph dünyanın kurtarılması için bir umud oluşturur. Bir grup insan tarafından Murphy’nin bir yere ulaştırılması gerekir ve maceralı yolculuk başlar. Toplam 5 sezondan oluşan Z-Nation zombi türünde gayet başarılı ve komik sahneleriyle de ön plana çıkıyor. Peş peşe izleyince bir noktadan sonra mideniz zombi görmekten bıkıyor ve bazen iğrenç sahnelerden sıkılabiliyorsunuz. Ancak yine de bu türdeki dizileri seviyorsanız tavsiye ederim, keyifli bir seri.

The 100 kıyamet sonrası dram türünde ve ilk bölümünü 2014’te yayınlamış bir dizi. Şu ana kadar 5 sezonunu tamamlamış. Dizide yeryüzünde yaşam sona ermiştir ve hayatta kalan bir grup insan uzay istasyonlarında yaşamını sürdürmektedir. Fakat sürdürülebilir olmayan bu yaşam standartları insanoğlunu bir sınavdan daha geçirir, oksijen ve besin kaynağı uzayda tükendiğinden tekrar yeryüzüne inip orada yaşam belirtilerinin olup olmadığının incelenmesi gerekiyor. Ellerindeki birtakım suçlardan tutuklu tutulan 100 mahkum çocuğu dünyaya geri gönderirler ve işte macerada burada başlar. Dünyada yaşam vardır, fakat insanoğlu burada yalnız değildir. Hayatta olan yerliler, dağ insanları gibi bir takım farklı canlıların olduğunu farkederler. Ancak herşey sanıldığı kadar masum değil, dünya olduğundan daha da vahşi bir yer haline gelmiştir. Hayatta kalmak için uzun bir mücadele burada başlar. Çok keyifle izlediğim bu diziyi kesinlikle tavsiye ederim, soluksuz izlediğim için bende derin bir iz bırakmıştır. Bir yerden sonra “Clarke, Clarke, Finn, Finn” sizi baysa da harika karakterler ve oynadıklar sahnelerle büyüleyici bir dizi olmuştur benim için. Bu arada dizideki en çok beğendiğim karakter Lexa’dır, klanların lideri profilindeki o kişiyi çok başarılı canlandırdığını düşünüyorum, yeni sezonu merakla bekliyorum.

Designated Survivor şimdilik 3 sezondan oluşan Amerikan siyasi gerilim türündeki bir dizi. Bu dizinin ilk bölümünde Amerikan meclisi bir bombalı saldırıya uğrar ve meclisteki Amerikan başkanı dahil herkes ölür fakat o gün orada olmayan imar ve iskan bakanı hayatta kalmıştır. Amerikan yasalarına göre başkanlık konumuna getirilecek tek kişi o olduğu için acilen devletin başına getirilir. İmar ve iskan bakanı iken bir anda başkan olan Tom Kirkman ülkeyi yönetmeye başlar. Dizide bir takım siyasi olayların cerayan etmesi ve Tom Kirkman’ın buna müdahale etmesi sorunları çözmesi üzerine kurgulanmış bir senaryo var. Hemen hemen her bölümde bir kriz olur ve o krize müdahale edir ve bunun çözümünü izlersiniz. Bürokratik süreçlerin nasıl işlendiğine dair birtakım bilgiler edinmenize ve siyasi olaylara olan bakış açınızın olumlu yönde gelişmesine katkısı olduğunu düşündüğüm bu diziyide izleyebilirsiniz. İkinci bölümde biraz sıktığını söylemeden edemeyeceğim ama ben sonuna kadar izlemeden edemedim.